atilim Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler …...ayında serbest muhasebeci mali müşavirlik staj...
TRANSCRIPT
ATILIM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FİNANSMAN ANA BİLİM DALI
SEMİNER/ PROJE ÇALIŞMASI
AMALGAM DOLGUNUN TOPLUM SAĞLIĞINA ETKİSİ
ATILIM ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
FİNANSMAN ANABİLİMDALI
SEMİNER / PROJE ÇALIŞMASI
Doç. Dr. Ali Mete TÖRÜNER
Zerrin KILIÇ
122404030
Ankara 2014
ÖZGEÇMİŞ
27.07.1983 tarihinde Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde doğdum. 1991 yılında Fevzipaşa
İlkokuluna, 1996 yılında Birecik İmam Hatip Ortaokuluna, 1999 yılında Birecik Ticaret Meslek
Lisesine başladım. 2000-2001 yılında Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. Birecik şubesinde staj
öncesi ve sonrası çalıştım. Üniversiteyi kazanmam nedeniyle kendi isteğimle ayrıldım. 2001
yılında Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İslahiye Meslek Yüksek Okulu’nda
Bilgisayarlı Muhasebe Vergi Uygulama bölümüne başladım. 2003 yılında Beko-Arçelik Yetkili
Servisinde Yönetici Sekreterliği ve Ön muhasebe bölümünde çalıştım. 2003 Yılında Anadolu
Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme bölümüne başladım ve 2006 yılında eğitim hayatıma bir
ara verdim. 2005 yılından itibaren Özel Sağlık Kurumlarında İdari birimde çalıştım, halen Özel
Doğal Hayat Polikliniğinde İdari Mali İşler Müdüresi olarak çalışmaktayım. 2012 yılı kasım
ayında Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik staj başlatma sınavını kazandım ve 2013 yılı Ocak
ayında Ankara Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odasına bağlı olarak stajım devam
etmektedir. 2013 yılı Şubat ayında Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Finansman
bölümünde Yüksek Lisans yapmaktayım.
ÖZET
Bu çalışmada çevreyi kirleten ve aynı zamanda çok zehirli olan ağır metallerden civa
ve civa bileşiklerinin canlılara verdiği zararlar araştırılmıştır. Civa ve civa hileleri ihtiva eden
endüstriyel atıklar yeteri kadar arındırmadan akarsu ve denizlere verildiğinde, bu suları
kirletmekte ve böylelikle su ürünlerinin (bilhassa balıkların)vücutlarında depolanmaktadır.
Deniz ürünlerinin gıda olarak tüketilmesi sonuncunda, ağır metal zehirlenmelerinden dolayı
insanlara çeşitli hastalıklar ve ölümcül vakalara ortaya çıkarmaktadır. Bunun yanında, diş
dolgularında kullanılan civa-amalgamların başta çocuklar olmak üzere, insanlara sağlık
yönünden verdiği zararlar anlatıldı.
İÇİNDEKİLER BÖLÜM I
GİRİŞ………………………………………………………………………………………………………………………………………1
BÖLÜM II
2.1. Amalgam Nedir ………………………………………………………………………………………………………………………..3
2.1.1 Civa Nedir ? Civa Elementi Nerelerde Kullanılır…………………………………………………………..3
2.1.2 Civanın Kaynakları ……………………………………………………………………………………………………..5
2.1.3 Civanın Endüstride Kullanımı………………………………………………………………………………………7
2.1.4 Kanda ve İdrarda ağır metaller kurşun ve bileşikler……………………………………………………7
2.1.5 Civanın Absorbisyonunun Ölçümü…………………………………………………………………………….12
2.1.6 Civanın Teratojenik Etkileri ……………………………………………………………………………………….13
2.1.7. Civanın Vücutta Depolanması………………………………………………………………………………..…14
2.1.8.Civanın Amalgam Dolgulardan Vücuda Alınışı…………………………………………………………...15
2.2 Amalgamın Toksikolojisi……….………………………………………………………………………………………………..…16
2.3 Amalgam Dolgusu Olanların Dikkat Etmesi Gereken Konular ……………………………………………………17
2.4 Amalgam Dolgular Sökülürken Dikkat Edilmesi Gereken Konular………………………………………………17
2.5 Amalgamdaki Civa Zararlı mıdır?...................................................................................................18
2.6 Amalgam Restorasyon Sonrası Hastaya Uyarılar……………………………………………………………………….20
2.7 Amalgam Restorasyonlardan Alınan Civanın İmmün Sistem Üzerine Etkileri…………………………….21
2.8 Amalgam Hipersensitivitesi ve Amalgama Bağlı Likenoid Lezyonları………………………………………...21
2.9 Diş Hekimliğinde Amalgam Dolgunun Tarihçesi……………………………………………………………………..…21
2.10 Diş Hekimleri Amalgamı Niçin Tercih Ederler………………………………………………………………………….23
2.11 Amalgam Dolgunun Yol Açtığı Hastalıklar ve Bulgular…………………………………………………………….24
2.12 Multiple Sklerozis (MS) İle Amalgam İlişkisi…………………………………………………………………………….25
2.13 Alzheimer Hastalığı ve Civa İle İlişkisi………………………………………………………………………………………26
2.14 Annedeki Amalgam Dolgu ve Otizm……………………………………………………………………………………….26
2.15 Canlı Böbrek Vericilerinde Kadmiyum, Civa ve Kurşun Ölçülmesi …………………………………………..27
2.16 Amalgam Dolgudan Salınan Civanın Maymun Dokularında Görüntülenmesi…………..………………27
2.17 Akut ve Subakut Etkileri…………………………………………………………………………………………..……………..28
2.18 Uzun Süreli Oranda Civa Alımında, Dental Personelde Görülebilecek Semptomlar………………….31
2.19 Hasta ve Dental Personel Açısından Amalgamın Güvenli Kullanımı İçin Gereken Hususlar……...33
BÖLÜMIII
Bulgular ve Yorumlar………………………………………………………………………………………………………………………35
BÖLÜM IV
Sonuçlar ve Öneriler………………………………………………………………………………………………………………………39
KAYNAKÇA…………………………………………………………………………………………………………………………………95
1
GİRİŞ
Sağlık, sadece hastalık ve sakatlık durumunun olmayışı değil kişinin bedenen ruhen ve
sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlığı, "sadece
hastalıklardan ve mikroplardan korunma değil, bir bütün olarak fiziki, ruhi ve sosyal açıdan iyi
olma hali" olarak açıklar.Yaşayan bir organizmada, organizmanın dengede olduğu bir durum
olarak tanımlanabilir. Bu dengeli durumda organizmaya giren ve organizmadan
çıkan madde ve enerji miktarı (organizmanın normal büyüme sürecinde kullanılan madde göz
ardı edildiğinde) yaklaşık olarak eşittir ve organizmanın hayatta kalma beklentisi vardır.
Civa, Baryum, kadmiyum, kurşun, arsenik vb. gibi ağır metaller ve bunların bileşikleri
insan sağlığına toksik (zehir) olarak etki ederler. Hayvanlar ve bitkilerde bu zehirli
maddelerden aynı şekilde etkilenirler. Bu etkinin sistematik yürüyüşünde, protein de bulunan
sistindeki kükürt gruplarına (-SH) civa, kuvvetli bir bağla bağlanır. Özellikle Metil –civa etanot
gibi, Alkil –civa bileşikleri de çok zehirlidir. Bu bileşikler proteinde bulunan SH gruplarındaki
kükürt atomlarına kuvvetli kovalent bağlarla bağlanırlar. Bu bağlanmada Alkil-civa bileşikleri,
- SH GRUBUNDAKİ Hidrojen (H) atomlarıyla yer değiştirirler. Civa atomunun bu yolla proteine
bağlanmasıyla, proteinin özelliklerinde ciddi bir değişme meydana gelir. Bilindiği gibi
proteinler hücre içinde enzim olarak hareket ederek organizmadaki biyolojik prosesleri
katalizlemede ve hücre zarının oluşumunda önemli bir rol oynarlar Protein kükürt (S)
atomlarına ortamda bulunabilecek civa bileşiklerinden, civanın bağlanması sonucunda
proteinin enzim aktivitesi durdurulmuş olur. Böylelikle hücre zarındaki madde geçişi
engellenmiş olup hücre hücre zarında vazifesini yapamaz hale gelir. Dünyada üretilen civa ve
civa bileşikleri çeşitli endüstri dallarında kullanılmaktadır. PVC (Polivinilklörür) üretiminde
gerekli olan klor, doygun tuzun elektrolizinden elde edilir. Bu proseste civa katod olarak
kullanılır. Diğer bir örnek ise civa (ll) sülfat katalizi kullanılarak asetaldehit (CH, CHO)elde
edilmesidir. M Bilindiği gibi asetaldehit, birçok organik sentezler için kullanılan çıkış
maddesidir. Ağır metal ihtiva eden endüstriyel atıklardan dolayı insanlan sağlık yönünden
tehdit eden değişik vakalar gösterilebilir. Örnek olay Japonya da, Minomata halkında ve o
bölgedeki canlılarda çeşitli hastalıklar ortaya çıkmıştır. Bu hastalığın ilk belirtileri kasların
zayıflaması şeklinde olup hastalığın zamanla ilerlemesi sonuncunda felç vakaları ortaya
çıkmış daha sonra ise ölümle neticelenen vakalara rastlanmıştır. Japonya Sağlık Bakanlığı’nın
yaptığı araştırmalarda bu hastalığın ağır-metal zehirlenmesinden ortaya çıktığı tespit
2
edilmiştir. Burada söz konusu PVC üretimi yapan fabrikalardan atılan kimyasal atıklardan,
önce çöktürme havuzlarında bekletilmekte ve oradanda bir kanal vasıtasıyla Minomata-Bay
nehrine verilmektedir. Bu çöktürme havuzlarında toplanan çamur analizlerinden yapılan
araştırmalarda 700mg/kg (ıslak ağırlıklı) inorganik civa bileşikleri tespit edilmiştir. Minomata-
Bay nehrinde yapılan araştırmalarda ise gerek nehir suyundan ve gerekse su ürünlerinde
büyük miktarlarda inorganik ve organik civa bileşikleri bulunmuştur. 1
Bu çok zehirli civa ve civa bileşiklerinin insanlara geçmesi ve ölüme götürebilecek
kadar boyutlara erişmesinin sebebinin, bölge halkının su ürünlerinin (bilhassa balıkları) gıda
olarak tüketmesinden kaynaklandığı yapılan araştırmalarda tespit edilmiştir. Minomata
meydana gelen ve birçok kişinin hastalanmasına hatta 100’den fazla kişinin ölmesine sebep
olan bu olay, civa ve civa birleşiklerinin (ağır metallerin) insan sağlığını m3 ne derecede tehdit
ettiğini ortaya koymaktadır.
Acaba civanın zehirlenmelerinden sadece endüstri bölgelerinde yaşayan insanlar mı
etkilenmektedir? Bu sorunun cevabı zor olduğu gibi çeşitli tartışmalara da açıktır. Zira
mesleki nedenlerle olan civa zehirlenmesindeki erken belirtiler ‘’mikromerkürializm’’ olarak
tanımlanmakta; başağrısı titreme uykusuzluk, kilo kaybı, halsizlik, gastroiniestimal
bozukluklar, iştahsızlık gibi semptomlar göstermektedir. İlerleyen durumlarda ise
karakteristik’’Merkurialtremor’’ ve özel durumlarda şiddetli spazma eşlik eden psikolojik
davranış değişiklikleri (hafıza kaybı, şiddetli depresyon veya exitasyon) ortaya çıkmaktadır.
Uluslar arası sağlık kuruluşu tarafından diş hekimi muayenehanelerinde 8 saatlik bir iş
günü izin verilen civa buharı konsantrasyonu üst limiti 25 mikrogram/m3 oysa diş hekimi
muayenelerinde %10 emniyet seviyesinin üzerinde civa tespit edilmiştir. Hasta yönünden ise;
dişlerinde amalgam dolgu bulunan hastaların teneffüs ettiği havada kontrol gruplarında daha
yüksek oranda civa tespit edilmiştir. Sakız çiğnemede ve diş fırçalamadan sonra teneffüs
edilen havada ve tükürükte bu oran aranmaktadır. Diğer yandan; amalgam dolgularından
çözülen civa miktarları değişik yöntemlerle pek çok araştırmacı tarafından ölçülmüştür.
Okabe Oyama Habu 1 cm² amalgamdan bir haftada şalin içinde çözülen civa miktarını, günlük
yiyecek ve içeceklerle alınan dozdan daha düşük bulmuşlardır.
1 PEHLİVANLIİ Erol. Özler, Ali. Dünya Sağlık Örgütü Sağlığın Tanımı, Çevre Dergisi (S.Ü. Eğitim Fak. Kimya Ana
Bilim Dalı) Konya, Çevre Dergisi S. 174-176
3
Ağız içinde 12 veya daha fazla amalgam dolgu bulunan bireylerde amalgamdan alınan
civa dozu yiyecek ve içecekler yoluyla alınan civanın ancak %10 kadar olur. Ağızda 20
amalgam dolgu yüzeyi bulunan bireylerde günlük 18 mikrogram-civa çözüldüğü
belirtilmektedir. (Uluslararası Sağlık Kuruluşunun civa için belirlediği toleransının günlük 43
mikrogramdır.)
Dünya Sağlık Örgütü
Çevre Dergisi Yrd. Doç. Dr. Mustafa PEHLİVAN
(S.Ü. Eğitim Fak. Kimya Ana Bilim Dalı Konya)
Çevre Dergisi Yrd. Doç. DR. Erol PEHLİVAN
(S.Ü. Fen –Edebiyat Fak. Kimya Böl. Konya)
Öğr. Gör. Mehmet Ali ÖZLER
(S.Ü. Eğitim Fak. Kimya Ana Bilim Dalı, Konya)
2.Amalgam nedir?
Amalgam dolgular gümüş veya siyah renkli dolgular olarak ta tanımlanır. Amalgam;
gümüş, kalay, bakır ve çinko alaşımının, civa ile karıştırılması ile elde edilir. Karışımın %45-
50`sini oluşturan civa, metalleri birbirine bağlayarak dayanıklı bir dolgu malzemesi yaratmış
olur. Bu metaller toz halinde, civa ise akışkandır. Karıştırıldığında yumuşak bir hamur kıvamı
elde edilir. Yumuşak kıvamlı olan bu dolgu dişe uygulanarak sertleşmesi beklenir. 150 yıldan
beri geliştirilerek kullanılmakta olan amalgam dolgular, çok sayıda dişin korunarak ağızda
kalmasına hizmet etmiştir.
2.1.1 Civa Nedir? Civa Elementi Nerelerde Kullanılır
Civa, periyodik tablodaki sembolü "Hg" ve atom numarası ise 80 olan, kimyasal bir
elementdir. "Hg" sembolü, Latince'deki hydrargyrum (sulu/sıvı gümüş) sözcüğünden gelir.
Ağır, gümüş renkli bir geçiş metali olan civa, oda sıcaklığı ya da ona yakın sıcaklıklarda sıvı
durumda bulunan beş elementten biridir; diğerleri ise, metal olan sezyum, fransiyum ve
galyum ile metal olmayan bromdur.
4
Termometre (sıcaklık ölçer) ve barometre (basınç ölçer) gibi bilimsel aygıtlarda
kullanılan civa, zehirli bir madde oluşuna bağlı olarak göz önünde bulundurulan sağlık ve
güvenlik konuları nedeniyle, tıbbi ve bilimsel ortamlardaki yerini alkol kullanan, sayısal ya da
termistör (ısıya duyarlı direnç) temelli aygıtlara sıklıkla bırakmaktadır. Kanserojendir. Pahalı
bir elementtir. İnhibitör olduğu için çok tehlikelidir. Civanın eldesi, sıklıkla, doğal civa sülfit
mineralinden (zincifre) indirgenmeyle olur.Yüksek yoğunluğu nedeniyle, bilardo topları gibi
nesneleri hacimlerinin en fazla %20'si batacak şekilde, üstünde yüzdürebilir.
Atom numarası 80 olan element. Periyodik tablonun IIB grubunda yer alır. Oda sıcaklığında
sıvı hâlde bulunan bilinen tek metaldir. Doğada ender olarak serbest hâlde bulunur. Diğer
metallerle karşılaştırıldığında elektrik iletkenliği oldukça zayıftır. Birçok metalle, örneğin altın,
gümüş ve kalayla kolaylıkla alaşım yapar. Bu alaşımlara “amalgam” adı verilir. Altınla
kolaylıkla amalgam oluşturabilmesinden dolayı, altının minerallerinden elde edilmesinde
kullanılır. Organik civa bileşikleri önemli olmakla birlikte tehlikelidir. Örneğin; metil civa,
ırmak ve göllerde bulunabilen öldürücü bir kirleticidir. Kirlenmenin ana kaynağı, ırmak ve göl
dibine çöken sanayi atıklarıdır. M.Ö. 2000 öncesinden bu yana bilinen civayı ne yazık ki eski
Yunanlılar merhem, Romalılar da kozmetik olarak kullanmışlardır. Civa zehirli bir maddedir;
solunum, mide ve deri yoluyla emilir. Bedenden atılımı için çok az yol olduğundan, birikerek
etkisi artan bir zehirdir. Civa uçucu bir elementtir. Bu yüzden havadaki bulunma miktarının
tehlikeli olduğu sınırlara (havadaki civa buharı miktarının aşmamasına dikkat edilmesi
gereken miktar 0,1 mg/m3) ne yazık ki çoktan ulaşmıştır.
Kullanım alanları: Civalı BAROMETRE 1643'te Torricelli,TERMOMETRE ise 1714'te
Fahrenheit tarafından geliştirildi. Daha yakın dönemde civa, birçok bilimsel aygıtta ve ev
eşyalarında kullanım alanı buldu. Örneğin, doktorların kan basıncını ölçmek için
yararlandıkları tansiyon aleti (Bk. MANOMETRE) ve kapalı ŞALTER'lerde civa kullanılır. Başka
bir kullanım alanı da, yüksek akım söz konusu olduğunda alternatif akımı doğru akıma
çevirmek için yararlanılan civa arklı REDRESÖR'dür. Ancak bu tür aygıtlar, giderek, yerlerini
yari iletken aygıtlara bırakmaktadır. Civa buharının içinden geçen elektrik deşarjıyla oluşan
parlak mavi-beyaz ışık ise, floresan lambalarının temelini oluşturur (Bk. DEŞARJ TÜPÜ). Civalı
alaşımlara amalgam denir. En çok bilinen amalgam' %69,4 gümüş, %3,6 bakır, %0,8 çimento
ve %26,2 kalay içeren bir alaşım ile civayı karıştırarak yapılan ve diş dolgularında kullanılan
amalgamdır. Sıvı ile katı halleri arasında yayınma oluşurken, dolgu 'tutar.' Civanın lamalgam
oluşturma özelliğinden, altın ve gümüş özütlemede yararlanılır. Civa, tuzlu suyun
5
ELEKTROLİZ'iyle KLOR üreten pillerde katot olarak kullanılır. Katotta açığa çıkan sodyum,
hemen bir amalgam oluşturur ve sud kostik (sodyum hidroksit) olarak alınır. Civanın talyum
metaliyle oluşturduğu amalgamm, civadan daha düşük bir erime sıcaklığı (—60°C) vardır; bu
yüzden, düşük sıcaklık termometreleri yapımında kullanılır. Civalı PİL'lerin güçleri öteki pillere
oranla daha çok, ömürleri de daha uzundur. Boyutlarının çok küçük tutulması gereken
aygıtlarda, örneğin duyma aygıtı ve fotoğraf makina-sının ışık ölçülerinde, bu piller kullanılır.
Civalı piller de anot, civa ile çinkonun- amalgamıdır: katot da yaklaşık % 5 grafit ile
karıştırılmış civa oksit'ten. (HgO) oluşmuştur.
Civa bileşikleri, sınırlı ölçüde de olsa, endüstri ve tıp alanında da kullanılır. Civa sülfat
(HgSO..), asetilen ve sudan asetaldehit (Bk. ALDEHİT) elde edilmesinde bir katalizör işlevi
görür. Bakır, civa ve iyot'tan oluşan kompleks tuz Cu2(HgI4), ısıtılınca renk değiştiren bir ısı
belirtecidir. Civa fülminat. Hg(CNO)2, sürtünme ve şoka çok duyarlı olduğu için PATLAYICI'lar-
da ateşleyici olarak kullanılır.
Civa ve bileşikleri, zehirli olmaları nedeniyle günümüzde daha az kullanılmaktadır;
ama kalomel (Hg2Cl2) gibi bazı civa bileşiklerinden mikrop kırıcı olarak yararlanılır. Fenil civa
asetat (PMA), mantarların büyümesini engellemek için tohumluk tahıllara püskürtülür. Aynı
zamanda kağıt fabrikalarında balçık oluşmasını, duvar kağıdı yapışkanlarında mantar
oluşumunu ve çayırlarda kalın otların büyümesini engellemek için kullanılır.
2.1.2 Civanın Kaynakları
Egzoz gazları
Böcek İlaçları
Amalgam Diş Dolguları
İçme Suları
Keçe
Kulak ve Burun Damlaları
Bazı Aşılar (Kara, Hepatit, Grip)
Kontakt Lens Solüsyonları
6
Çamaşır Yumuşatıcıları
Deniz Ürünleri
Talk Pudrası
Kozmetikler (Mascara)
Ahşap Koruyucular
Yer Cilaları ve Parlatıcılar
Civa Kaynakları; Hava ve su kirliliği amalgam diş dolguları, piller, kozmetik ürünler,
şampuanlar, ağız gargaraları, diş macunları, sabunlar civasal diüretikler, elektrikli aletler ve
röleler, patlayıcılar, yiyeceklerdeki kimyasal atıklar(Özellikle tahıllarda) Mantar öldürücüler,
Florasan ışıklar, Levrek, Turna Balığı ve alabalık gibi taze su balıkları, böcek ilaçları, boyalar,
petrol ürünler, pisi balığı, karides, snapper, kılıç balığı, köpek balığı, ton, tuzlu su balıkları ve
deniz ürünleridir. EPA tahminlerine göre, Birleşik Devletler’de hamilelik çağındaki 1.16
milyon kadın çocuklarında beyin gelişmesine zarar verme riski yaratmaya yetecek miktarda
balık yemektedir.
Diş Dolguları civa kirliliğinin önemli bir kaynağıdır. Amalgam Dolgular mikroskopik
parçalar ve civa buharı sağlar. Civanın bu dökülmesi çiğneme ve sıcak içeceklerle artar.
Buhar; diş kökleri, ağız ve diş etlerinin mukoz zararları tarafından, absorbe edilir ve içe
çekilerek yutulur. Böylece yemek borusuna, mideye ve bağırsağa ulaşır. Calgary Üniversitesi
Araştırmacıları amalgam civasının yüzde 10’unun er geç vücut organlarında biriktiğini rapor
etmişlerdir.
Çiğnerken ya da özellikle amalgam içeren diş uygulamaları yapıldığında yada bunlar
çıkartıldığında vücuda alınan civa, hamile annelerde fetusa geçebilir. Mart 2002’de beş
yaşında bir çocuğunun ailesi, annenin 9 diş dolgusunun çocuğun otizimin nedeni olduğunu
ileri sürerek Amerikan Diş Birliği’ne karşı dava açtılar. Ayrıca California Diş Birliği ve
ağırlıklarının yüzde 50’si civa olan amalgam dolgu üretiminde kullanılan materyallerin
ticaretini yapan 20 şirketin adı da davalı olarak geçti. Davalılar, dolandırıcılık,ihmalkarlık ve
yasa dışılık ve aldatıcı iş uygulamaları ile suçlandı.
7
‘’Bunlar Kanıtlanabildi mi bilemiyorum fakat inandırıcı, oldukça inandırıcı ‘’ diyor Kentucky
Üniversitesi Kimya Departmanı şefi ve civa toksisitesi konusunda uzman Dr. Boyd Ha-ley.
‘’Civa insanlığın bildiği en nörotoksik maddelerden biridir’’ Dr. Haley bazı çalışmaların
amalgam dolgulu kişilerin kanlarında ve idrarlarında bu dolguları olmayan kişilere oranla
dört, beş kat fazla civa bulunduğunu gösterdiğini söylemektedir. 2
2.1.3 Civanın Endüstride Kullanımı
Amalgam Diş Dolguları, Parfüm ve Aroma Üretimi, Antiseptik Üretimi, Frengi hastalığı
tedavisinde, Kavisli Lamba Üretimi, Bakterisid İlaç Üretimi, Pil Üretimi, Bronzlaşma,
Kalibrasyon Aletleri, Kimyasal Laboratuarlar, Alkali Klor Üretimi, Bilgisayar ve KATOT Işın
Tüpü Üretimi, Bebek Bezi ve Ped Ürünler, Elektrik Düğmeleri, Elektrokaplama, Ambalaj
Ürünleri, Patlayıcılar, Yumuşatıcılar, Tarım Sanayi, Parmakizi Üretimi, Zemin Cilalama ve
Parlatma, Florasan ve Civalı Lambalar, Fosilden Yakıt Üretimi, Mantar İlacı Üretimi, Kürk
Şapka İmalatı, Antimikrobiyal Ürünler, Altın Madenciliği, Histoloji Ürünleri, Mürekkep İmalatı,
Kızıl ötesi Dedektörler, İnsektisid (Böcek Öldürücü) Ürünler, Manometreler, Kozmetik, Ayna
Sırlanmasında, Neon Lamba Üretimi, Boya, Kağıt Hamuru/İmalat Ürünleri, Patoloji Ürünleri,
Fotoğrafçılık, Poliüretan Köpük İmalatı, Tohum Saklama, Yarı İletken Malzemeler, Gümüş ve
Altın Üretimi, Sperm Öldürücü Jeller, Dövme Mürekkebi, Hayvan Doldurma Üretimi,
Termometreler, Aşı Koruyucular, Ahşap Koruyucular. 3
2.1.4 Kanda ve idrarda ağır metaller kurşun ve bileşikler
Bu amaçla çeşitli ölçümler yapılmaktadır.
a. Kan kurşun düzeyi (µgr/100 ml) Numune olarak heparinli kan gereklidir.
Ölçümlerde 40 µgr/100 ml'ye kadar normal,41-49 arası kabul edilebilir değer ve 50 µgr üzeri
ise patolojik değer olarak kabul edilmektedir. Ölçüm Yöntemi: Laboratuvarımızda kurşun
ölçümü AAS (Atomik Absorbsiyon Spektrofotometresi) ile yapılmaktadır.
2 http://dogalhayat.com.tr/amalgam-dolgu-ve-civa-tehlikesi/civa-kaynaklari-ve-civali-amalgam-dolgularin-
riskleri/ 3 http://dent.ege.edu.tr/yayinlarimiz/bitirme_tezleri/pdf/1033.pdf
http://dogalhayat.com.tr/amalgam-dolgu-ve-civa-tehlikesi/civanin-endustride-kullanimi/
8
b. İdrarda d-ALA (Delta Amino Levulinik Asit) 24 saatlik idrar veya spot idrar
materyalinde bakılır. İdrar, 2-8ºC' de 1 aya kadar bekletilebilir. ALA 0.60 mg/ 100 ml düzeyine
kadar negatif, 0.60-1.50 arasında orta derecede yüksek, 1.50 - 3.00 arasında yüksek, 3.00 -
6.00 arasında çok yüksek ve 6.00 mg/ 100 ml üzerinde ise kritik düzeyde olarak kabul
edilmektedir. Ölçüm Yöntemi: Laboratuvarımızda bu test Kromatografik-Kolorimetrik
yöntem ile yapılmaktadır.
c. İdrarda Uro-koproporfirin 24 saatlik idrarda bakılır. İdrar, ışıktan uzak yerde
bekletilmelidir. Koproporfirin düzeyi normalde 35-150 µgr / 24, üroporfirin düzeyi 15-50 µgr
/ 24 saat arasındadır. Ölçüm yöntemi: Laboratuvarımızda bu test Kromatografik-Kolorimetrik
yöntem ile yapılmaktadır.
d. İdrarda porfirin T 24 saatlik idrarda bakılır. İdrar, gün ışığından korunmalıdır.
Normal değerler erkekte 50-200 µgr / 24 saat, kadında 35-180 µgr / 24 saat şeklindedir.
Ölçüm Yöntemi: Kromatografik-spektrofotometrik ve kromatografik-fluorometrik şekildedir.
Bu ölçüm, kalitatif olarak da yapılabilmektedir. Bu durumda, spot idrardan da kontrol
yapılması mümkündür.
e. Protoporfirin IX (Eritrositlerde) Heparin veya EDTA'lı tam kan ile çalışır. Bu şekilde
alınan kan oda sıcaklığında 3 gün, 2-8 ºC' de 7 gün stabildir. Normal değerler 60 µgr / 100 ml
kan veya 5.3 µgr / g Hb üzeridir. Ölçüm Yöntemi: Kantitatif fluorometrik ölçümdür.
f. İdrarda Porfobilinojen Kaliatif yöntemle ölçüm yapılmaktadır. Normalde idrarda
negatif sonuç alınmalıdır. Birlikte Kontrol Önerilen Diğer Laboratuvar Testleri: Kurşun ve
anorganik bileşikleri toksisitesinin tayininde yukarıda belirtilenlerden başka tam kan sayımı,
periferik yayma, tam idrar tetkikinin de bakılması önerilmektedir. TETRAKLORETİLEN
Tetrakloretilen intoksikasyonu yönünden kontrol için, idrarda TCA (Triklorasetik asit) bakılır.
Bunun için iş yerinde 8 saatlik çalışma sonrası alınan idrar veya 24 saatlik idrar kullanılır. İdrar
2-8°C' de, 1 ay stabildir. Normalde idrarda TCA 20 mg/lt düzeyinin altındadır. 20-40 arası
kabul edilebilir, 41-100 arası etkilenme, 100-200 arası zehirlenme ve 200 mg/lt üzeri tehlikeli
zehirlenme olarak kabul edilmektedir. Ölçüm yöntemi: Kolorimetrik kantitatif -
spektrofotometrik ölçümdür. Ayrıca TCE de (idrarda) bakılabilmektedir. Birlikte Yapılması
Önerilen Diğer Laboratuvar Testleri: SGOT, SGPT, GGT, tam idrar tetkiki, EKG BENZOL
(BENZEN) Benzol intoksikasyonu için idrarda fenol bakılır. Bu amaçla 8 saatlik çalışma sonrası
9
alınan idrar veya 24 saatlik idrar toplanır. Fazla bekletmeden çalışılması uygundur. Normalde
idrarda bulunan, 20 mg/lt altı fenol değerleri normal, 20 üzeri patolojik değer kabul
edilmektedir. Ölçüm yöntemi: Fenol tayini kolorimetrik-kantitatif yöntemle
spektrofotometrik ölçümle yapılmaktadır. Birlikte İstenilen Testler: Hemogram, formül
lökositer, tam idrar tetkiki bakılması da önerilmektedir. FENOLLER, NAFTOLLER,
HOMOLOGLARI VE HALOJENLİ TÜREVLERİ Bu maddelerin vücut üzerine toksik etkilerinin
tayini için, idrarda fenol ölçümü yapılmaktadır. Bunun için, 24 saatlik idrar toplanması
gereklidir. İdrar incelenmesi, olabildiğince çabuk yapılmalıdır. Normalde idarda fenol 20
mg/litre altında olmalıdır. İş hekimliğinde tolere edilebilen değer 300 mg/litre olarak kabul
edilmektedir. Ölçüm Yöntemi: Kolorimetrik kantitatif - spektrofotometrik ölçümdür.
Bakılmasında Yarar Görülen Diğer Testler: SGOT, SGPT, GGT, hemogram, üre, kreatinin,
glukoz, glukoz 6 - fosfat dehidrogenaz, methemoglobin, hemoglobin elektroforezi. ORGANİK
FOSFORLU İNSEKTİSİTLER Bu maddelerin oluşturduğu akut ve kronik zehirlenme tablolarının
kontrolü için, kanda kolinesteraz aktivitesi ölçülmektedir. Çalışma, serum ya da plazmadan
yapılabilmektedir. Plazma için, heparin veya EDTA kullanılabilir. Kolinesteraz normal vücut
değeri 37°C için 1100 - 2700 U / L arasıdır. Bu değerler arası %100 olarak kabul edilmektedir.
Bu değerin %25 - 50' sine düşünce, klinik belirtiler başlamaktadır. Ölçüm Yöntemi: Enzimatik
kolorimetrik Trinder benzolkolin yöntemidir. Kontrolü Önerilen Diğer Tetkikler: SGOT, SGPT,
GGT, hemogram, tam idrar tetkiki AROMATİK NİTRO VE AMİNO BİLEŞİKLERİ Bu maddelere ait
toksisitenin kontrolü için, tam kan örneğinde methemoglobin tayini yapılmaktadır. Kan
örneği, heparin veya EDTA' lı olmalıdır. Alınan örnek oda sıcaklığı veya 2-8°C' de 5 gün
stabildir. Normalin üst sınırı, total hemoglobinin % '2 sine kadar kabul edilmektedir. İş
hekimliğinde ise, tolere edilebilen üst sınır %5 olarak kabul edilmektedir. Ölçüm Yöntemi:
Spektrofotometrik yöntemdir. Kontrolü Önerilen Diğer Tetkikler: Hemogram, SGOT, SGPT,
GGT, glukoz-6-fosfat dehidrogenaz, tam idrar tetkiki KARBON SÜLFÜR Bu maddeye ait toksik
belirtilerin kontrolü için, idrarda iyot azid testi yapılmaktadır. Test sonucu, kalitatif olarak
değerlendirilmektedir. Birlikte Kontrol Edilmesi Önerilen Laboratuvar Testleri: SGOT, SGPT,
GGT, EKG KARBON MONOKSİT Bu maddeye ait zehirlenmelerde kanda karboksihemoglobin
bakılır. Kan, EDTA'lı veya heparinli olarak alınmalıdır. Normalde, kandaki hemoglobinin %1' i
COHb' dir, sigara içenlerde %10' a kadar yükselebilir. Tolere edilebilen üst sınır %20' dir, %60
- 70 oranlarında ölüm görülebilmektedir. Ölçüm yöntemi: Spektrofotometrik yöntemdir.
Birlikte Kontrolü Önerilen Diğer Laboratuvar Testleri: Hemogram, tam idrar tetkiki, EKG
10
ALİFATİK HİDROKARBONLARIN NİTRO TÜREVLERİ Bu maddelerin vücutta toksik etkisinin
kontrolü için, kanda methemoglobin düzeyi ölçülmektedir. Kan örneği, heparin veya EDTA'lı
olmalıdır. Alınan kanda methemoglobin düzeyi 5 gün civarında stabildir. Normalin üst sınırı,
total hemoglobinin %2' si olarak kabul edilmektedir. İş hekimliğinde ise tolere edilebilen
düzey %5 olarak kabul edilmektedir. Ölçüm yöntemi: Spektrofotometrik yöntemdir. Birlikte
Ölçümü Önerilen Diğer Laboratuvar Testleri: SGOT, SGPT, GGT, hemogram, tam idrar tetkiki,
glukoz - 6 - fosfat dehidrogenaz, akciğer grafisi ALUMİNOZ 6 aydan itibaren, aluminyum
verilenlerde geç olarak ortaya çıkmaktadır. Zamanla KOAH tablosu oluşmaktadır. Ölçüm için
plazma ve idrarda aluminyum tayini yapılmaktadır. Kan, heparinli alınmalıdır. Plazmada
normalin üst sınırı 10 µgr/litre, idrarda ise 30 µgr/litredir. Ölçüm Yöntemi: Atomik
Absorbsiyon Spektrofotometresidir. Birlikte Kontrolü Önerilen Diğer laboratuvar Testleri:
Tam idrar tetkiki, akciğer grafisi, solunum ve dolaşım fonksiyon testleri KROM BİLEŞİKLERİ
Krom bileşiklerinin toksik düzey kontrolü için, idrarda krom ölçümü yapılmaktadır. İdrar, en
az 3 çalışma gününden sonraki vardiya bitiminden sonra alınmalıdır. Vücutta normalde tolere
edilebilen üst sınır 25 µgr/litredir. Ölçüm Yöntemi: Atomik Absorbsiyon
spektrofotometresidir. Her 6-12 ayda bir, dikromat üreten işletmelerde 4-6 ayda bir idrarda
krom analizi yapılmalıdır. NİKEL BİLEŞİKLERİ Kontrol için kan plazmasında ve idrarda nikel
düzeyi ölçülmektedir. Kan plazmasında kritik üst sınır 10 µgr/litre, idrarda ise 25 µgr/litredir.
Ölçüm Yöntemi: Atomik Absorbsiyon Spektrofotometresidir. Önerilen Diğer Laboratuvar
Testleri: Sedimentasyon, spermiyogram, tam idrar tetkiki, akciğer grafisi KADMİYUM VE
BİLEŞİKLERİ Ölçüm için kan ve idrarda kadmiyum, idrarda beta-2-mikroglobulin bakılmalıdır.
İdrarda kadmiyum için kritik üst sınır 15 µgr/litre, (kanda 1,5 µgr / dl idrarda beta-2
mikroglobulin üst sınırı 250 µgr / litre) olarak kabul edilmektedir. Ölçüm yöntemi: Kadmiyum
için Atomik Absorbsiyon Spektrofotometresi, Beta-2-mikroglobulin için immundifuzyon, RİA
ve ELISA yöntemleridir. CİVA VE BİLEŞİKLERİ Kan ve İdrarda civa ölçümü yapılır. Normal
olarak kanda 50 µgr/litre, organik alkil civa bileşikleri için 100 µgr/litre tolere edebilen üst
sınır olarak kabul edilmektedir. İdrarda tolere edilebilen üst sınır 200 µgr/litre olarak kabul
edilmektedir. Ölçüm yöntemi: Atomik Absorbsiyon Spektrofometresi ve titrimetrik -
volumetrik yöntemdir. Birlikte Önerilen Laboratuvar Testleri: SGOT, SGPT, GGT, hemogram,
sistem muayeneleri AMONYAK Kanda amonyak düzeyi ölçülmektedir. Kan örneği heparinli
veya EDTA'lı hazırlanmalıdır. Normal değer 30 - 86 µgr/dl'dir. Ölçüm Yöntemi: Kromatografik
kolorimetrik yada kolorimetrik yöntemdir. HİPPURİK ASİT İdrarda düzeyi ölçülmektedir. 24
11
saatlik idrar, 4 -5 ml kloroform üzerine toplanmalıdır. 2 - 8 °C' de bir hafta stabildir. Normal
değeri 200 - 1600 mg/24 saat'tir Ölçüm Yöntemi: Kantitatif kolorimetrik yöntemdir. Hippurik
asit düzeyi, toluen ve ksilene maruz kalınan durumlarda yükselmektedir. FENOL Benzol
(Benzen) ve fenoller, naftoller, homologları ve halojenli türevlerinin vücut üzerinde toksik
etkilerinin tayini için idrarda fenol ölçümü yapılmaktadır.Bu konuda, Benzol (Benzen) ile
fenoller, Naftoller, 3. ve 4. bölümlerde gerekli bilgi verilmiştir. METHEMOGLOBİN Aromatik
nitro ve amino bileşikleri ile alifatik hidrokarbonların nitro türevlerinin vücut üzerindeki
toksik etkilerinin tayini için, heparin veya EDTA'lı alınan kanda methemoglobin düzeyi
ölçülmektedir. Spektrofotometrik ölçüm yapılan methemoglobin ile ilgili olarak, 6. ve 9.
bölümlerde gerekli bilgi verilmiştir. KARBOKSİHEMOGLOBİN Karbon monoksit
zehirlenmelerinde karboksihemoglobin bakılır. Kan, EDTA'lı veya heparinli alınmalıdır.
Spektrofotometrik olarak ölçümü yapılan COHb ile ilgili olarak, 8. bölümde gerekli bilgi
verilmiştir. TCA (TRİKLORASETİK ASİT) Tetrakloretilen intoksikasyonunun kontrolü için TCA
ölçümü yapılır. Ölçüm, kantitatif ve spektrofotometriktir. Bu konuda gerekli bilgi 2. bölümde
verilmiştir. KOLİNESTERAZ AKTİVİTESİ Organik fosforlu insektisitlere bağlı toksik etkilerin
tayini için, kanda kolinesteraz aktivitesi ölçülmektedir. Ölçüm serum ya da EDTA veya
heparinli kan örneğinden yapılmaktadır. Bu konudaki bilgi, 5.bölümde verilmiştir. ALA (Delta
Amino Levulinik Asit) Kurşun metabolizması ürünü olarak bakılır. Toksik düzey ölçümü için,
spot idrar veya 24 saatlik idrar kullanılır. Ölçüm, kromatografik kolorimetrik, ya da
spektrofotometrik yöntemle yapılmaktadır. Bu konuda 1b bölümünde gerekli bilgi verilmiştir.
URO-KOPROPORFİRİN Kurşun toksisitesi ürünü olarak 24 saatlik idrar materyalinde
bakılmaktadır. Ölçüm, kromatografik spektrofotometrik ve kromatografik-fluorometrik
olarak yapılmaktadır. Bu konuda 1c bölümünde bilgi verilmiştir. PORFİRİN T Kurşun toksisitesi
tayini için, eritrositlerde yapılan ölçümdür. Kantitatif fluorometrik ölçüm yapılır. Bu konuda,
1e bölümünde bilgi verilmiştir. PROTOPORFİRİN IX Kurşun toksisitesi tayini için, eritrositlerde
yapılan ölçümdür. Kantitatif fluorometrik ölçüm yapılır. Bu konuda, 1 bölümünde bilgi
verilmiştir.
Clarkson ve Mangos (2006)ların civa toksikolojisi ve kimyasal yazısına yorum. (Crit
Rev Toxicol.2007;37(6):537-49; discussion 551-2)
Mutter j. Naumann j. Guethlin C.
Çevre Tıp Enstitüsü ve epidemiyoloji hastanesi, Freiburg Almanya 2007
12
Clarkson ve Mangos (2006) civa buharı ve amalgam konusunda kendi bakış açılarını
belirtmişlerdir.
Amalgamla İlgili bir Alman federal bilimsel kılavuzu hazırlayan bilim adamı olarak bu konuda
ek bir bilimsel veri sunuyorum. Çünkü İlgili iki araştırmacının incelemesinde tam bir bilgi
yoktur.
Ek Veriler;
Amalgamlı bireyin vücut dokularında amalgam olmayana göre 2-12 kat fazla
civa bulunmakta ve amalgam dolgu insan vücut civa yükünün ana kaynağıdır.
Kan, idrar ve saçtaki civa seviyeleri ile vücut dokuları arasında bir ilişkisi yok ve
belirtilerin şiddeti ile uyumlu değildir.
Beyin ve kemik dokularında civanın yarı ömrü onlarca yıl sürebilir ve böylece
civa maruziyeti uzun süre devam eder.
Civa Buharı özellikle en zehirli radyoaktif olmayan element olarak bilinir. Ve
çok düşük dozlarda bile zehirlidir.
Bazı çalışmalarda amalgamın güvenilir olduğuna dair önemli metodolojikal
yanlışlıklar vardır.
Bu nedenle amalgamın güvenilir olarak değerlendirmenin hiçbir değeri yoktur.
(Pubmed:17661216)4
2.1.5 Civanın Absorbisyonunun Ölçümü
Havadaki civa buharı oranı ‘’gümüş amplifikasyonu otoradyografi’’ (27) dokulardaki
civa oranları da; ‘’ atomik absorbsiyon spektrometrisi ‘’ (AAS) ile ölçülebilmektedir(14,28,29)
Ayrıca ‘’instrümental nötron aktivasyon analizi’’ (INAA) ve daha hassas
ölçümlerde’’radyokimyasal nötron aktivasyon analizi (RNAA)’de kullanılabilmektedir.
Kanda Civa
Hava civa buharı oranıyla, vucüt sıvılarındaki civa seviyeleri arasında kolerasyona
rastlanılmıştır. Civa, Kan ve yağda çözülebilen elemental civa şeklinde bulunur, tüm vücut
4 http://dogalhayat.com.tr/amalgam-dolgu-ve-civa-tehlikesi/civanin-endustride-kullanimi/
13
organlarına dağılabilir, hamilelerde fetusa geçebilir(25,34). Kanda kabuledilebilir en yüksek
civa düzeyi 4ng/ml, toksik doz 200ng/ml, letal doz ise 600ng/ml olarak bildirilmiştir(35). Bazı
çalışmalarda plazma /kan civa konsantrasyonları, amalgam dolguların varlığı ve sayısıyla
alakalı bulunmuştur. (28,32,36) Bununla birlikte amalgam dolgulu bireylerin ortalama kan
civa seviyelerinin kabul edilebilir en yüksek kan civa düzeyinden oldukça düşük olduğu ve
hayati herhangi bir risk oluşturmadığı (37) ve amalgam dolgulu ve dolgusuz bireylerin kan
civa seviyeleri arasında anlamlı farklılıkların olmadığı belirlenmiştir.
İdrarda Civa
Amalgam restrorasyonlarla idrarda civa bulunuşu arasında pozitif ilişki gösterilmiş,
(32), ancak dolgu sayısıyla idrar civa konsantrasyonu arasında belirgin korelasyon
bulunmamıştır(14). İdrar civa oranlarını, yaş ve sigara tüketiminin de arttırmadığı
gözlenmiştir. Kabul edilebilir en yüksek idrar civa değeri; 4mg Hg/g Kreatinin, herhangi bir
semptomun görülebilmesi için gerekli en az değer ise; 25mg Hg/g Kreatinin civarında
bildirilmiştir (41). Yapılan çalışmalarda; amalgam restorasyonlar söküldükten 2 gün sonra
kan-idrar civa konsantrasyonlarında belirgin yükselme olmadığı (42), amalgam dolguların
nörofizyolojik ve renal yan etkilere yol açmadığı (43) ve amalgam dolgulu bireylerdeki idrar
civa düzeylerinin, normal bireylere oranla mevcut restorasyonların sayısı nispetinde yüksek
olmakla birlikte, hayati risk oluşturmayacak kadar düşük seviyelerde bulunduğu (5,44,45)
gösterilmiştir.
Tükrükte civa
Civa içeren oral epitelial hücrelerin desquamasyonu, civanın diş plağı ve tükrük
bezlerinde yer alması gibi durumlarda, tükrükte de civaya rastlanabilmektedir (25,46-48).5
2.1.6 Civanın Teratojenik Etkileri
Hayvan çalışmaları, hamilelikte kazara aşırı miktarda metil civaya maruz kalınmasının,
doğum defektleri veya düşüğe yol açabileceğini göstermiştir. Gebelik
Sırasında yüksek elemental civa buharına maruz kalan deney hayvanlarında,
konjenital malformasyonlar, mikrosefali, düşük-doğum ağırlığı, neo-natal ölümler ve düşükler
5 http://dent.ege.edu.tr/yayinlarimiz/bitirme_tezleri/pdf/779.pdf
14
bildirilmiştir. Bunun için, embriyonun gelişim seviyesi, alınan civanın formu ve dozajı
önemlidir (25,44,75). Hamilelikte veya erken bebeklik döneminde yüksek oranda civaya
maruz kalmanın çocuklarda otizme yol açabileceği öne sürülmüştür(76). Civanın tüm formları
plasentayı aşabilmekte, amniyon sıvısı ve fetus kanına, ayrıca anne sütüne geçebilmektedir.
Hamile ratlarda yapılan çalışmalarda, civanın amalgam dolguların miktarına bağlı olarak,
fetus organlarına dağıldığı gösterilmiştir (77-79). Bununla birlikte, bazı insan çalışmalarında,
annedekiamalgam dolgu sayısı ile bebek kan Hg düzeyi arasında belirgin korelasyon
bulunamamış, amalgam dolgulu veya dolgusuz hamile anneler arasında da anlamlı farklılık
gözlenmemiştir (80). Amerika�da 1117 hamile ve 4468 hamile olmayan kadının
karşılaştırıldığı bir çalışmada, hamilelik sırasında yapılan amalgam dolguların, düşük doğum
ağırlığını arttırdığına dair kesin kanıt bulunamamıştır (81). Bununla beraber hamilelikte, geniş
çaplı amalgam uygulamalarının ertelenmesinin daha uygun olacağı düşünülmektedir (76)
Civa alımında önemli bir kaynak olan balığın (22,82) vücut civa konsantrasyonlarını
belirgin oranda arttırmadığı düşünülmekle birlikte (82), aşırı balık tüketimi sonucu etkilenen
civa konsantrasyonlarının hamilelikte riskli olabileceğine işaret edilmektedir. (2,80,83-85).
25-74 yaşları arasındaki 600 erkek ve kadın üzerinde yapılan bir çalışmada, kanda eritrosit-
civa bağlanma oranın yaş ve balık tüketimine bağlı olarak değiştiği ortaya konmuştur. (86).
Araştırmacılar ayrıca hamileliği sırasında aşırı balık tüketen annelerin çocuklarında
kardiovasküler rahatsızlıkların ortaya çıkabileceğine değinerek (87), fetustaki nörogelişimsel
etkilerin ne olacağı hakkındaki güvenlik sınırının kesin olmadığını bildirmişlerdir (36).
Çok yüksek oranda civaya maruz kalmanın, libidoda da azalmaya neden olabileceği (88) ve
patolojik immün reaksiyonlara yol açarak fertiliteyi etkileyebileceği ileri sürülmüştür(72).
Ancak erkek ejakülatında bulunan civa konsantrasyonlarıyla ejakülat kalitesi ve feritilite
indeksi arasındapozitif korelâsyona rastlanmamış (89) ve idrar viva seviyesi 50 µg/1 civarı
veya altındayken sperm üretiminin etkilenmediğini bildirmiştir. 6
2.1.7 Civanın Vücutta Depolanması
İnsan otopsi çalışmaları, beyin ve böbrek civa seviyeleriyle, amalgam dolguların sayı
ve büyüklüğü arasında korelasyon göstermiştir (31,49). Bir araştırmada, diş hekimi
kadavralarının pituiter bezlerinde, normal kadavralara oranla daha yüksek seviyelerde civaya 6 http://dent.ege.edu.tr/yayinlarimiz/bitirme_tezleri/pdf/779.pdf
15
rastlanmış (34), bir hayvan çalışmasında civanın; spinal ganglionlardaki hücrelerin
lizozomları, spinal kordonun bazı motor nöronları, medulla oblongata, anterior pituiter
adrenal medulla, pankreas, karaciğer, böbrekler, akciğerler ve interstisyel ter bezlerinde
depolandığı gösterilmiştir (27). Civa, depolandığı organlardan kan dolaşımına kademeli olarak
geri salınır ve idrar, feçes, terleme ve solunum yolları ile elimine edilir (41). Civa, metil tiyonin
ve selenyum ile kompleks oluşturmakta, bu durum civa toksisitesini büyük oranda azaltarak
böbrekleri hasar görmekten korumaktadır (33,37)
2.1.8 Civanın amalgam dolgulardan vücuda alınışı
Amalgamın uygulanması (24,37), polisajı (19,24,50) ve sökülmesi (1,19,37,50)
sırasında, ortama bir miktar civa buharı salınmaktadır. Söküm sırasında hastanın plazma pik
civa konsantrasyon değerlerinin bir miktar yükselmekle birlikte, kısa bir süre sonra kan,
plazma ve idrar civa seviyelerinin belirgin olarak düştüğü (25,34), polisaj veya söküm
sırasında su soğutmalı çalışıldığındaysa bu kısa süreli artışın daha da az olduğu
bildirilmektedir (24). Çiğneme, diş fırçalama, sakız çiğneme gibi fonksiyonel hareketler,
bruksizme bağlı mekanik uyarımlar ve ağız içi ısı artışıyla da çok az miktarlarda civa buharı
ortama salınabilmekte (19,23,25,44,51), amalgamla doldurulmuş diş/yüzey sayısının aşırı
olması da, alınan civa miktarını arttırabilmektedir. Çok sayıda diş yüzeyi amalgamla
doldurulmuş bir hastanın olgu raporunda, ‘’aşırı yorgunluk, gastrik ağrı, taşikardi’’ gibi
semptomlar tanımlanmış, dolguların sökülmesinin ardından şikayetlerin azaldığı ve 2 yıl
sonra ise tümüyle sağlıklı olduğu bildirilmiştir (52). Genel olarak, amalgam dolguların
yerleştirilmesi, polisajı veya sökümü sırasındaki, civa konsantrasyonlarındaki kısa süreli ani
yükselişin, hastalarda önemli bir sağlık problemi veya hayati risk oluşturmağı kabul
edilmektedir (1,2,47).
Korozyon
Amalgam dolgularda civa açığa çıkmasına neden olan bir diğer olay da korozyondur.
Amalgamın çevresindeki sıvı ortamdaki kimyasal maddelerle reaksiyona girmesi, çözünebilen
ve çözünemeyen korozyon ürünleri açığa çıkarır (19). Korozyonun şiddetinin özellikle
dolgunun kalitesi, dolgunun kullanım süresi, tükürük bileşimi ve çiğneme ve yeme
16
alışkanlıklarına bağlı olarak değişebildiği bildirilmektedir. Amalgam dolguların korozyonu,
amalgamın farklı bir metal ile temasta olmasından etkilenebilir.
Bunların dışında amalgam dolguların ağız ortamında amalgam dolgulardan
mikroorganizmanların metal yüzeyinde bozulmaya neden olması sonucu gelişen biyolojik
korozyon ile de civa açığa çıkabilmektedir. Amalgamlarda dahil çeşitli dental restorasyonlar
üzerinde bakterilerin , örneğin S.Mutans’ın üreyebildiği ve zayıf karakterdeki laktik asidinde
amalgam korozyonuna yol açabildiği gösterilmiştir (21). Bu nedenle bakteriyel etkileşimden
kaynaklanan korozyonun göz ardı edilmemesi gerektiği bildirilmektedir. 7
2.2 Amalgamın Toksikolojisi
Amalgam yapısına bakıldığında içerdiği maddeler metal ve kristal bağları ile
birbirlerine entegre olmuşlardır. Bu elementler amalgam restorasyonlarda zamanla bazı
değişiklikler sonucu ortaya çıkabilirler. Bu değişiklikler; aşınma, kırılma, kararma korozyon
şeklinde özetlenebilir. Ancak civa hariç tüm bu elementlerin alerjik ve toksikolojik etkisi yok
denecek kadar azdır. Civanın toksikolojik ve alerjik etkisi olup karsinojenik etkisi yoktur.
Toksikologlar civanın (Hg) vücutta yeri olmadığını her zaman söylerler. Diğer taraftan ise
dişlerde dolgu maddesi olarak kullanılan amalgam içerisinde bulunan civa, mesela;
yemeklerin ağızdaki sindirimi, diş gıcırdatması, sıcak veya asitli yiyeceklerin ağız yoluyla
alınması esnasında, ağızda civa buharları oluşmakta ve bu civa buharları solunum yoluyla
vücuda geçmektedir. Bilindiği gibi sindirim yoluyla bağırsaklara ulaşan civa bağırsaklar
tarafından hiçbir zaman kabul edilmez, yani vücuttan dışarı atılır. Fakat ağızda oluşan civa
buharlarının solunum yoluyla ciğerlere kadar gitmesi büyük tehlikeler oluşturur. Civa
buharları akciğer yoluyla sinir ve hücre zehiri olarak kana karışır, böylece diğer organlara
hatta beyine kadar ulaşarak zehirlenmesine yol açar. Konsantrasyonu çok azda olsa
amalgam dolgu maddelerinde bulunan civanın bakırın ve çinkonun vücuda yayılması nasıl bu
tehlike oluşturur? Bu sorunun cevabı çeşitli şekillerde yorumlanır. Genelde diş doktorları bu
konuda tehlike gördüklerinde pek bahsetmezler. Hatta bazı diş profesörleri ekonomik ve
sosyal durumumuzu göz önünde bulundurarak ‘’amalgam olduğuna şükretmeliyiz’’ şeklinde
açıklamalarda bile bulunurlar. (prof. Claus Löst, Diş Polikliniği Başkanı Tubingen). Diğer
taraftan toksikologlar ise (Dr. Max Daunderer, München ), amalgam zehirlenmelerine karşı
7 http://dent.ege.edu.tr/yayinlarimiz/bitirme_tezleri/pdf/779.pdf
17
toplumu sürekli uyarırlar, hatta daha da ileri giderek dişlerde dolgu maddeleri olarak ağır
metallerin kullanılmasının yasak edilmesini dahi isterler. Burada ucuz altın kaplama
alaşımlarının indium, vanadyum ve paladyum içermesinden dolayı yasaklanmasının istenmesi
bilhassa dikkati çeker. Prof. Schweinsberg’in termometre imalatında çalışan fabrika
personelinin sağlık yönünden rahatsız olduklarını bildirmeleri üzerine 100-test insanda
yaptığı araştırmalarda bu insanların ürinlerinde normal insanlara nazaran 100 kat fazla civa
tespit etmiştir. Bunun yanında ürinlerinde 500-600µ/litre civa bulunan insanların sinir
iletişimlerinde ve diğer klinik parametrelerinde anormal bir bulguya rastlanmamıştır. Bu
sebeple Schweinsberg çok az miktarda civanın insana zarar vermeyeceğini; akut
zehirlenmelerde bile vücutta bulunan toksik civanın belirli bir zaman sonra vücuttan
tamamen atılacağını belirtmektedir. Bunun yanında Schweinsberg civanın etkisinden dolayı
hastalarının bütün yıl boyunca sağlık yönünden rahatsız olduklarını hatta bir araştırmasında
hastasının beyninde dahi civa tespit etmiştir.
Reutlingen’de çocuk doktoru olan Echard Bonnet’in 1991 yılında başlattığı
araştırmaları, çocukların ürinlerinde ağır metallerin olup-olmadığı üzerinedir. Bu araştırmanın
sebebi; Bonnet’in çocuklarının bazılarının beyinlerinde hasar tespit etmesindendir. Bu
çocukların ürinlerinde bulunan civa ve bakır nereden gelmektedir? Bu sorunun cevabı;
çocuğun anne rahminde iken, annenin dişlerinde olan amalgam dolgudan dolayı, civa ve
bakırın aldığını böylecede çocuğun zehirlendiği ortaya çıkmıştır. O halde çocuk anne
rahminde iken niçin zehirlenmemektedir? Bu sorunun cevabı ise 1 aylık iken, vücut hücreleri
en hızlı bir şekilde çoğalmakta bu şekilde hücre zehri konsantrasyonu ilk bakışta azalmış
olmakta ve rahimdeki çocuklar bundan dolayı etkilenmemektedirler. Bunun yanında Bonnet
Amalgam içerisinde bulunan civanın toksik etkisinden;
I) Hastalar
II) Diş Hekimi ve Personeli
III) Doğa (ve dolayısıyla yine insanlar) zarar görmektedir.
Ulukapı H.,/Ulukapı I., Amalgam Toksikolojisi, 1991 8 (87)8
http://dent.ege.edu.tr/yayinlarimiz/bitirme_tezleri/pdf/779.pdf 8 http://www.2kr2.com/amalgam-dolgu-zararlari.html
http://dogalhayat.com.tr/amalgam-dolgu-ve-civa-tehlikesi/amalgam-ile-ilgili-haberler/dislerde-ki-amalgam-zararli-mi/
18
2.3 Amalgam Dolgusu Olanların Dikkat Etmesi Gereken Konular
-Limonlu ve sirkeli besinler civayı çözer, bu nedenle bunlardan uzak durulmalı.
-Sakız civayı çözer, uzun süreli ve çok çiğneme civanın çözülmesine sebep olur.
-Sıcak yiyecekler ve içecekler de civanın çözülmesine sebep olur.
2.4 Amalgam Dolgu Sökülürken Dikkat Edilmesi Gereken Konular
-Amalgamın ağza düşerek yutulmasının mutlaka önlenmesi gerekir.
-Diş doktorlarının muayenehanelerini mutlaka iyi havalandırmaları gerekir.
-Amalgam çıkarıldıktan sonra geçici olarak çimento ya da plastik dolgu yapılmalıdır.9
2.5 Amalgamdaki Civa Zararlı mıdır?
Bazı bilimsel araştırmalarda civanın zararsız olduğu sonucuna varılmıştır. Amalgamlar
çıkartıldığında civanın oluşturduğu düşünülen bazı hastalıkların iyileştiği iddia edildiği halde
bilimsel olarak ispatlanamamıştır. Amalgam dolgular ağır metal (civa) içerirler. Her bir
amalgam dolgu yaklaşık olarak bir termometredeki kadar civa içerir. Ağız içinde bu
amalgamlar korozyona uğrarlar. Fakat bu korozyon amalgamın çiğneme sırasında mikro
travmalara uğrayarak civa açığa çıkarmasına engel olmaz. Uzun yıllar ağızdan amalgam
dolgularla yaşamış olan kişilerin kan tahlillerinde ağır metal bakıldığında mercury yani civa
bulunur.
Amalgam dolgularla uzun yıllar yaşamak vücutta ağır metal birikimine neden olacağı
için pek çok hastalık oluşabilir. MS, Migren, Cinsel Fonksiyon Bozukluğu, Göz, Böbrek,
Kardiyovasküler, Bağışıklık Sistemine bağlı hastalıklar, Cilt rahatsızlıkları gibi pek çok
hastalıkla araştırmalar sonuncunda vücutta mercury(amalgam) birikimi olduğu tespit
edilmiştir.
Civa Ağız yoluyla (yemekler ve sıcak içeceklerle) alındığında vücuttan 15 günde atıldığı
halde, solunum yoluyla alındığında 18 yılda ancak yarılanır.
9 Prof.Dr. İ.Ayhan Şengil görüşü
19
Amalgam Dolgular çıkarılırken civa açığa çıktığı için dolguların çıkartılması özel
şartlarda ve bilinçli bir şekilde konunun hassasiyetine dikkat edilmelidir. Amalgamın Vücuttan
atılması için gerekli vitamin destekleri verilmeli (şelasyon yapılmalı). Nöralterapi ile destek
verilmelidir. Çok kısa bir süre içinde 8-10 amalgamı değiştirmek hastanın daha önce olmayan
şikayetlerinin olmasına sebep olabilir. (Amalgam dolgu; MS, depresyon, yüksek tansiyon,
cinsel işlev bozuklukları, kadınlarda gebe olamama, ağız kokusu, baş ağrıları, hafıza kaybı gibi
ciddi hastalıklara yol açabilir.)
Amalgam dolgu yapılmamalı çıkartıldıktan sonra da kompozit yada porselen
dolgulardan biri seçilmelidir.
Amalgam dolgu, çok dayanıklı ve ekonomik bir dolgu maddesidir;fakat görünümü
estetik değildir. Amalgam dolgu, yüzde 70 gümüş, yüzde 23 kalay az miktarda bakır ve
çinkodan oluşan tozun civa ile karıştırılmasıyla hazırlanır. Karışım, diş hekimi tarafından
hazırlanan oyuğa yığılır ve dolgu birkaç saatte sertleşir. Özellikle azı dişleri için günümüzde
kullanılan en iyi dolgu maddesidir. Amalgam dolgular, gümüş dolgular olarak da tanımlanır.
Karışımın yüzde 45-50’sini oluşturan civa metalleri birbirine bağlayarak dayanıklı bir dolgu
malzemesi oluşturur. 150 yıldan beri geliştirilerek kullanılmakta olan amalgam dolgular, çok
sayıda dişin korunarak ağızda kalmasına hizmet etmiştir. Yılda, bir milyardan fazla amalgam
dolgu yapıldığı tahmin edilmektedir. Amalgam dolgunun insan sağlığına etkisi olmadığı
yönünde görüşlerde olmakla birlikte, bu dolguların çok ciddi civa zehirlenmelerine yol açtığını
gösteren bulgular da vardır. Civa ihtiva eden amalgam, dişin çürük olan kavitesinde dolgu
malzemesi olarak kalmayıp vücuda yavaş ayavaş yayılarak kronik civa zehirlenmelerine de
neden olabilmektedir. Amalgam dolgulardan açığa çıkan civa elementel civa buharıdır ve
solunduğunda yüzde 801 absorbe olur. Çiğnendiği taktirde gastrointes-tinal sistemden de
kolayca absorbe olur. Diğer olası absorbsiyon yolları ise mukoza ve pulpal dokudur. Amalgam
dolgu yaptıran bazı kişilerde saç dökülmesi, baş ağrıları, romatizma ve eklem iltihabı,
iştahsızlık, sık gribal enfeksiyon, bayılma ağrı depresyon ve psikolojik problemler
saptanmıştır. Amalgam dolgu yaptıran ve bu şikayetlerle gelen ve tedaviye cevap vermeyen
160 hasta üzerinde yapılan bir çalışmada, dolgular çıkartılmış ve hastaların şikayetlerinde bir
düzenleme olup olmadığını takip edilmiştir. Alınan sonuç çarpıcıdır; amalgam dolguların
çıkartılmasından sonraki ilk bir yıl içerisinde hastaların büyük çoğunluğu (yüzde 83)
durumlarının ‘’çok iyi’’ ya da iyi olduğunu ifade etmişlerdir. Sonuç göstermektedir
20
ki;amalgam dolgunun çıkartılması, şikayetlerin düzelmesini ve devamlı bir iyileşmeyi
sağlamıştır. Diğer çarpıcı bir örnek; Türkiye’de bir bilim insanının çalışmaları sırasında ortaya
çıktı. Doç. Dr. Sabiha Paktuna Keskin, Suudi Arabistanlı bir işadamının 4,5 yaşındaki otistik
çocuğun tedavisinde, çocuğun annesinin diş hekimi olmasından dolayı civa zehirlenmesinden
şüphelenerek, çocuğun vücudunda ağır metal aramış ve çok yüksek oranda civaya
rastlamıştır. Keskin, bunun üzerine psikiyatrik tedavinin yanı sıra metal detoksifikasyonu
olarak bilinen vücuttan ağır metalle, atılmasını sağlayacak metabolik tedavi uygulandığını dile
getirerek, daha önce hiç konuşamayan çocuğun kısa sürede su isteyebildiğini ve acıktığını
söyleyebildiğini kaydetmiştir. Bu konuda hayvanlar ve insanlar üzerinde yapılan diğer
çalışmalarda aşağıdaki sonuçlar bulunmuştur;
Hayvan deneyleri göstermiştir ki, civa çok hızlı bir şekilde vücuda yayılarak
hassas organları etkileyebilmektedir. Kanadalı bili sanlarının koyunlar ve
maymunlar yapmış oldukları amalgam dolgu dan yaklaşık 1 ay sonra mide, bağ
saklar, böbrekler ve diş etlerinde civa birikimlerine rastlanmış ve koyunlarda
böbrek fonksiyonları yüzde 50 oranında yavaşlamıştır.
İnsanlar üzerinde yapılan otopsi çalışmalarından sonra beyin ve böbreklerde
civa birikimleri tespit edilir ve kişinin ağzında ne kadar fazla miktarda amalgam
dolgu varsa o oram da beyin ve böbreklerde fazla civa bulunmuştur.
Hannes Stahelin ve Gianfranco Olivieri isimli araştırmacılar daha önce
amalgam kullanılarak dolgu yaptırmış olan ölmüş Alzheimer hastalarının
normal insanlarla kıyaslanmasında laboratuvar çalışmaları ile göstermişlerdir
ki, civa Alzheimer hastalığı oluşmasında önemli rol oynamaktadır. Ayrıca
Parkinson ve MS konusunda da araştırmalar devam etmektedir.
Ayrıca civa, anne karnında iken bebeği de olumsuz etkilemektedir ve anne ne
kadar çok miktarda amalgamtaşıyorsa plasenta ve anne sütü de o kadar fazla
etkilenmektedir. 10
2.6 Amalgam Restorasyon sonrası hastaya uyarılar
10
http://www.2kr2.com/amalgam-dolgu-zararlari.html http://dogalhayat.com.tr/amalgam-dolgu-ve-civa-tehlikesi/amalgam-ile-ilgili-haberler/dislerde-ki-amalgam-zararli-mi/
21
Uygulamanın yapıldığı tarafı en az bir saat kullanmaması ve takip eden 24 saat içinde de
dikkatli olunarak sert şeyleri o bölgede çiğnememesi hastalardan istenmelidir.Hastaya 24
saat geçtikten sonra polisaj işlemi.,için ikinci bir randevu verilmelidir.Bu uygulama, hem
amalgamın metalik özelliklerini iyileştirme hem de kullanım sonrası restorasyonun anatomik
ve fonksiyonel olarak tekrar gözden geçirilme olanağını sağlayacaktır.
Amalgam dolgulardan sonra kısa süreli bir sıcak-soğuk duyarlılığı olabilmekte ve bu
zamanla kaybolmaktadır. Ancak ender olsa da bazı kişilerde ağızda çeşitli metaller
bulunduğunda ya da çatal gibi başka bir metal girdiğinde elektriklenmeden doğan
hassasiyetler olabilmektedir. Geçmeyen duyarlılıklarda duyarlılığın yalnızca bu sebepten
olduğuna emin olduktan sonra restorasyonu metal olmayan bir restoratif madde ile
değiştirmek çözüm olabilir.11
2.7 Amalgam Restorasyonlardan Alınan Civanın İmmün Sistem Üzerine Etkileri
Amalgam dolgu yapılan ratların, 3 hafta sonraki plazma IgE seviyelerinde anlamlı bir artış
gözlenmiştir. Civa ve diğer ağır metallerin, insanlarda immün sistem ve lenfosit
reaksiyonlarını etkilediği gösterilmiştir. Bazı araştırmacılar ise, amalgam dolgulu ve dolgusuz
bireylerin granüler lenfosit değerleri arasında belirgin farklılık gözlememişler ve total lökosit
ve lenfosit değerlerini normal bulmuşlardır. 12
2.8 Amalgam hipersensitivitesi ve amalgama bağlı likenoid lezyonlar
Hastaların az bir kısmında dental materyallere karşı; ödem, vezikül, ülserasyon,
eritem, liken planus gibi birtakım aşırı duyarlılık reaksiyonları ve bazı oral lezyonlar meydana
gelebilmekte, bu durum nadiren amalgam ve civaya karşı da oluşabilmektedir. Bu
reaksiyonların başlangıç tipinde; restorasyonun yerleştirilmesinden 1-2 gün sonra, yüzde,
boyunda, göğüs ve ekstremitelerde; dermatitis, egzema, ürtiker gibi deri semptomları ortaya
çıkar ve amalgamın sökülmesi ile kolaylıkla düzelirler Mesleğe bağlı ve eldivensiz olarak,
civaya sık maruz kalınması durumunda da, kontakt dermatitis gözlenebilir . Nadiren, geç tip
hipersensitivite reaksiyonları olan oral kontaktlikenoid lezyonlar da görülebilmektedir. Bu
lezyonlar; asemptomatik retiküler ve plak benzeri veya semptomatik atrofik ve erozivyapıda
olup (65,69), bilinen diğer oral likenoid lezyonlar �a benzerler ve anamnez, muayene, 11
http://www.tdb.org.tr/tdb/v2/altsayfa_goster.php?id=14&yer_id=6 12
http://dent.ege.edu.tr/yayinlarimiz/bitirme_tezleri/pdf/779.pdf
22
histopatolojik inceleme, deri yama testi ve lokalizasyonla ayırt edilirler. Amalgam
restorasyonların kaldırılmasını takiben kolayca iyileşirler. Bazı araştırmacılara göre;
amalgamın ağızdaki bir başka metalle teması sonucu oluşan galvanik akım da, oral liken
planus oluşma riskini artırmaktadır. 13
2.9 Diş Hekimliğinde Amalgam Dolgunun Tarihçesi
Restoratif Diş hekimliğinde; çürük ve diğer nedenlerle dişlerde meydana gelen madde
kayıplarının tedavisinde kompozit rezinler, cam iyonomersimanlar gibi restoratif
materyallerin yanı sıra; posterior dişlerin restorasyonunda geçmiş yıllarda olduğu gibi
günümüzde de amalgam dolgular oldukça sık kullanım alanı bulmaktadır. Almanya’da
johannes stocker yeşil bir tiyol ile civayı birlikte kaynatarak bir çeşit bakır amalgam geliştirmiş
ve ‘’Amalgam’’ terimini kullanan araştırıcı olmuştur.
19. yüzyılın başında Fransa’da bizmut, kurşun, kalay ve civanın 100 °C derecede
eritilmesi ve bu şekilde doğrudan kavite içine doldurulması ile hazırlanan ’’D-ARCET-S
mineral Jement olarak adlandırılan karışım çürük dişlerin tedavisinde kullanılmaya
başlamıştır. Ancak bu materyal, kaviteye yerleştirilmesi esnasında ağrıya neden olduğu gibi
dişlerde hasara da yol açmıştır. 1818. Yılında Lovis Regnat tarafından civa miktarı arttırılarak
erime ısısı 68°C dereceye düşürülüp güncel amalgama bir adım daha yaklaştırılmıştır. Oda
ısısında karıştırılabilir ilk amalgamlar ise 1819 da İngiltere’de Bell ve 1826 yılında Fransa’da
Taveau tarafından hazırlanmış ve civa gümüş karışımının dolgu materyali olarak kullanılması
popülerlik kazanmıştır. 1830’lu yıllarda amalgam ABD’de uğursuz bir buluş olarak
değerlendirilmekteydi. 1834 yılında Crawcor kardeşler ülkelerinden ayrılırken arkalarında
yüzeysel bir diş hekimliği bilgisiyle oluşturdukları hiç memnuniyet vermeyen amalgam
restorasyonlar bırakmışlardır.
ABD’nin amalgamla tanışmasının olumsuz olması, daha o yıllarda civa buharı ve civa
bileşiklerinin toksik olduğunu tespit edilmesi motor koordinasyonu bozuklukları, bilinç kaybı
gibi birçok yan etkiye yol açtığı bilgileri birleşince Amerikan Diş Hekimleri Birliği 1843 yılında
üyelerinin amalgam kullanımını yasaklamış, birinci amalgam savaşını başlatmıştır.
13
http://dent.ege.edu.tr/yayinlarimiz/bitirme_tezleri/pdf/779.pdf
23
Tüm bu olumsuzluklara rağmen amalgamın avantajlarını savunan diş hekimlerinin
mücadeleleri sonuncu 1856’da Amerikan Diş Hekimleri Birliği amalgam kullanımına getirdiği
yasağı kaldırmıştır. 1859’da bu birliğin yerini American Dental Association (ADA) almıştır.
1926 yılında Alman Kimyager Alfred Stock’un ‘’ Civa Buharı ve Amalgamların
Tehlikeleri İsimli Makalesi ikinci Amalgam Savaşı olarak adlandırılan tartışmaların ilk işaretini
vermiştir. Dr. Stock’un Dental Amalgamlardaki civanın absorbe edilebildiğini ve bununda
ciddi sağlık problemlerine dair kanıtları olduğunu ileri sürdüğü çalışmaları geniş yankı bulmuş
ve gerek Almanya’da gerekse de ABD’de büyük tartışmalara yol açmıştır.
Bu dönemde Berlin’deki Charite Hastanesi Medikal Departmanı Amalgam Toksisitesi
ile ilgili iddiaları araştırmak için bir komite kurmuş, Amalgam Kullanımına karşı yasakların
konulması için hiçbir neden olmadığına kanaat getirmiştir.
Üçüncü Amalgam Savaşı olarak adlandırılan tartışmalar ise Colorado Springs’te Diş
Hekimliği yapan Huggins’in seminer ve makaleleri ile 1970’lerde başlamıştır. Yine Bu yıllarda
Amalgam dolgulara salınan civanın ciddi Kardiyovasküler, pskiyatri ve Nörolojik ve
İmmünolojik Hastalıklara neden olduğunun ileri sürüldüğü ancak bilimsel olarak
ispatlanmamış bazı raporlar yayınlanmıştır. Amalgam Restorasyonların kaviteye
yerleştirilmesi ve kullanımları süresince açığa çıkan civa buharı ve etkileri konusundaki
çalışmalar günümüzde de halen güncelliğini korumaktadır.
Amalgam dolgu ucuz olması ve uzun süre dayanması nedeniyle diş hekimleri
tarafından özellikle 90′lı yıllarda ve 2000′li yılların başında en çok tercih edilen dolgu türü
olmuştur. Amalgam dolgu estetik bir görüntü sunmaz ve sağlığa zararları ile ilgili ciddi
şüpheler vardır. Yeni yapılan amalgam dolgulardan sonra ağızdaki tükürük ortamının da
etkisiyle çok düşük güçte pil oluşabilmektedir.14
2.10 Diş Hekimleri Amalgamı Niçin Tercih Ederler
Amalgam hala en zararsız, en uzun ömürlü ve en ucuz dolgu maddesidir. Yılda, bir
milyardan fazla amalgam dolgu yapıldığı hesaplanmıştır. Diğer dolgu maddelerine oranla çok
daha kısa zamanda ve kolay uygulanabilirler. Porselen, altın ve beyaz dolgular gibi dolgu
malzemeleri hem daha pahalıdırlar hem de daha çok zaman ve dikkat isterler. Ayrıca altının
14
http://www.tdb.org.tr/tdb/v2/altsayfa_goster.php?id=14&yer_id=6 http://dent.ege.edu.tr/yayinlarimiz/bitirme_tezleri/pdf/779.pdf
24
dışındakiler amalgam kadar uzun ömürlü değildir. Amalgam ancak civaya alerjisi kesin olarak
tespit edilenlerde kullanılmamalıdır ki, bu da yüzde birden çok daha düşük bir olasılıktır.
Gerekmediğinde amalgam dolgular sökülmemelidir. Çünkü hem gereksiz masraf getirmekte
hem de dişe zarar verme olasılığını arttırmaktadır. Analgam dolgunun yol açtığı hastalık ve
bulgular aşağıda tablo halinde verilmiştir.15
15
http://dogalhayat.com.tr/amalgam-dolgu-ve-civa-tehlikesi/amalgam-dolgunun-yol-actigi-hastalik-ve-bulgular/
25
26
2.12 Multiple Sklerozis (MS) ile amalgamın ilişkisi
Amalgam dolgulardan alınan civanın, MS için etyolojik faktör olabileceği ileri
sürülmüş, ancak MS.li ve normal hastaların amalgam restorasyon sayıları arasında anlamlı
farklılık bulunamamıştır (37). MS ile amalgamın ilişkisinin belirlenmesi için daha başka
çalışmalara gerek olduğu düşünülmektedir (7). Alzheimer Hastalığı (AH) ile amalgamın ilişkisi
Etyolojisi ve patogenezi tam olarak bilinmeyen AH .lı bireylerin bir kısmında, amalgam
restorasyonlardan salınan civanın AH ile ilişkili olabileceği söylenmiş (12,30,98), ancak AH .li
ve normal hastaların beyin Hg seviyeleri arasında anlamlı farklılık bulunamadığı için civa, AH
patogenezinde tümüyle nörotoksik bir faktör olarak değerlendirilmemiştir (30). Amalgamın
AH üzerindeki rolüyle ilgili olarak daha ayrıntılı incelemelere gerek vardır (7).
Uzun süreli yüksek oranda civa alımında, dental personelde görülebilecek semptomlar
Klinikte amalgam ve civa hijyenine titizlikle uyulmadığı takdirde, diş hekimi ve
yardımcılarında, civa toksisitesi riski bulunduğu (40) ve tremor, ataksi, menstrüal
bozukluklar, kemik-vücut ağırlığı kayıpları, alerjik reaksiyonlar, düşük veya konjenital
malformasyonlar gibi bir takım semptomların görülebileceği öne sürülmektedir
(1,2,35,99). Gebeliğinin ilk 35 haftası boyunca, yüksek oranda civa buharına maruz kalan bir
bayan diş hekiminin bebeğinin düşük doğum ağırlıklı ve beyin hasarlı olduğu (100),
amalgamatörden kaynaklanan bir sızıntı sonucu bir yıl boyunca havada yüksek dozda civa
buharına maruz kalan bir başka bayan diş hekiminin bebeğinin ise normal doğum ağırlıklı ve
sağlıklı olduğu (88) bildirilmiştir. Bazı araştırmalarda, düşük oranda civaya maruz kalan
dental personelinin bebeklerinde anlamlı oranda spontan düşük veya konjenital
malformasyonlara rastlanmamıştır (99,101). Diş hekimlerinin idrar, saç ve tırnak
örneklerinde yapılan analizlerde, civaya bağlı etkilenimlerin alınan civa miktarıyla orantılı
olduğu sonucuna varılmıştır (102). Amalgam ve civa hijyenine çok dikkat edildiği takdirde,
civanın diş hekimleri açısından önemli bir mesleki risk oluşturmadığı kabul edilmektedir
(1,2,50). 16
16
http://edergi.sdu.edu.tr/index.php/sdutfd/article/view/1206/1330 http://dogalhayat.com.tr/amalgam-dolgu-ve-civa-tehlikesi/civa-zehirlenmesi-ve-amalgam-dolgular-hakkinda-yayinlar/diger-yayinlar/
27
2.13Alzheimer Hastalığı Ve Civa ilişkisi
Bazı çalışmalar, Alzheimer hastası olan kadavra beyinlerinde ve kanında yüksek oranda civa
olduğunu göstermiştir. Alzheimer hastasının gelişme riskini azaltan apolipoprotoin Ee4 civa
ile bağlanarak bu hastalığın oluştuğunu ileri sürmektedir. Sonuç olarak Epidemyolojik ve
demografik çalışmalar, klinik ve deneysel çalışmalar ve kontrollerde sanayileşmiş ülkelerde
amalgam dolgu uygulanan Alzheimer hastasında inorganik civanın belirleyici etkeni
olduğunu düşündürmektedir. 17
Amalgam Dolgu ve İşitme Kaybı
Rothwell JA, Boyd PJ.
Audioloji A.B.D. İnt. Audiol, General Hospital, St, Helier, Jersey, Channel Islands
(2010 Jan. Hg (1) 69-70
Amalgam Dolgu ve İşitme eşiği arasındaki ilişki araştırıldı. 39 kadında amalgam dolgunun
sayısı /yüzeyi dikkate alınarak amalgam olmayan dolgularda anlamlı ilişki bulunmadı. Ama
her ek amalgam dolguda 2,4 Db işitme azlığı olduğu ortaya çıktı. Sonuç olarak amalgam dolgu
ve işitme kaybında anlamlı bir ilişkisi vardır. 18
(Pubmed:19085401)
http://edergi.sdu.edu.tr/index.php/sdutfd/article/view/1206/1330
2.14 Annedeki Amalgam Dolgu ve Otizm
1990-1999 yılları arasında doğan 100 vakada (DSM-IV otizm (ağır), ASD (hafif) otizm
tanısı konan ) annesinin amalgam dolguların etkisi araştırıldı. Gebelik sırasında 6 ve üstü
dolgusu olan anneden doğanlarda ağır otizm olma olasılık 3,2 olarak bulundu. Amalgam
dolgulu annelerin bebekleri civa-Hg’e maruz kaldığı düşünüldü. 19
Acta Neurobioloji Exp.2009 (Pubmed19593333)
17
Freiburg Üniversite Hastanesi Almanya Nöro Endokrinoloji Dergisi 2004 (Pubmed 15520166) 18
http://dogalhayat.com.tr/amalgam-dolgu-ve-civa-tehlikesi/civa-zehirlenmesi-ve-amalgam-dolgular-hakkinda-yayinlar/diger-yayinlar/ 19
ABD, Maryland Kronik Hastalıklar Enstitüsü
28
Çocuklarda Amalgam Dolgu ve İdrarda Civa Salınımı
Woods JS, Martin MD, LerouxBG, DeRouen TA, LeitaoJG, Bernardo MF, Luis HS, Simmonds
PL, Kushleika JV, HuangY. [email protected]
ABD, Washington Üniversitesi, Çevre ve Meslek Sağlığı Bilimler A.B.D
2007 Ekim 115 (10):1527-31
İdrarda Civa konsantrasyonu amalgam dolgudan salınan civa miktarının ölçülmesinde yaygın
olarak kullanılmaktadır. 8-10 yaş arası 507 çocukta (amalgam olan) amalgam ve kompozit
dolgu randomize bakıldı. Başlangıç idrar civa miktarı ve 2 yıl sonraki civanın 1,5 m/L ye çıktığı
(pik) belirlendi. 7 sene boyunca takip edildi. Amalgam miktarı arasında güçlü bir ilişkisi
olduğu belirlendi. Kızlarda erkek çocuklara göre idrarda daha çok civa bulundu. 20
2.15 Canlı, Böbrek vericilerinde Kadmiyum, civa ve kurşun ölçülmesi
İsveç Göteborg Üniversitesi ve Sahigrenska Üniversitesi Hastanesi 2010 Ocak.
Cd, Hg, Pb-nefrotoksiktir.
Böbrek biyopsisi alınmış 109 kişiden sigara, meslek, amalgam dolgu, balık tüketimi
değerlendirildi. Her amalgam dolgusu böbrekteki civa miktarını %6 oranında arttırmakta,
balık tüketimiyle ilgisi bulunmadı. Sonuç olarak İsveç’te amalgam dolgu böbrekteki civanın
ana belirleyicisidir (Pubmed 19931045) Fetus ve Yenidoğanda Annenin Amalgam Diş
dolgusundan Kaynaklanan Civa Maruziyeti Slovakya, Slovakya Üniversitesi Çevresel Tıp İnsan
plasentası civa için bir bariyer teşkil etmemektedir. 99 anne –çocukta Hg-civa ölçüldü. Anne
ve Kordon kanı ve civa miktarında anlamlı ilişki bulunmuştur. Annenin amalgam dolgu sayısı
ve süresi de önem kazanmaktadır. Kızlarda ve bayanlarda (üreme çağında) uyarı olarak
prenetal civa maruziyetinden kaçmak gerek.21
2.16 Amalgam Dolgudan Salınan Civanın Maymun Dokularında Görüntülenmesi
Kalgari Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji A.B.D Hahnl-j Kloiber, Leininger…)
Maymunda amalgam dolgular radyoaktif 203 Hg-civa bir izleyici ile yapılmış izotop 4 hafta
20
http://dogalhayat.com.tr/amalgam-dolgu-ve-civa-tehlikesi/civa-zehirlenmesi-ve-amalgam-dolgular-hakkinda-yayinlar/diger-yayinlar/ 21
bu çalışma National institute of health tarafından desteklenmiştir. (Pubmed:17851449)
29
içinde çeşitli organ ve dokularda yüksek konsantrasyonda görülmüş. En yüksek civa Böbrek,
GİS ve Çenede bulunulmuş. (Pubmed2227216) Amalgam Dolgudan Salınan Civanın Materyal
–Fetal Dağılımı (203 Hg) Koyun Deneyi. (Kanada, Kalgari Üniversitesi Tıp Fakültesi ) Beş tane
gebe koyunun dişlerine radyoaktif 203 Hg-civa içeren 12 tane amalgam yerleştirildi. Kan
amnion sıvısı, dışkı ve idrar örnekleri alındı. Sonuç olarak 2 gün içinde civa amnion sıvısına
ulaşmış. Doğum sonrasında süt emen yenidoğana Hg geçebileceği düşünüldü. Plasentada da
Hg-civa yüksek oranda bulundu. (Pubmed 2331037)22
2.17 Akut ve Subakut Etkileri:
Böbrek fonksiyon bozuklukları (artmış diürez, albuminüri, eritrositüri) ve hatta
anüri
Maddelerin solunması sonrası, hava yollarının iritasyonu (trakeobronşit,
bronkopnömoni)
Ağız mukozasının inflamasyonu (stomatit, esas olarak çürük dişlere yakın
kabuklu ülserler, dişlerin gevşekliği)94 Meslek Hastalıkları Rehberi 3.4.3 Kronik
Etkileri:
Santral sinir sistemi bozuklukları örneğin:
Hipereksitabilite
Anksiyöz bilişsel ve duygusal değişkenlik (erethismus mercurialis)
Parmakların titremesi, kolların, bacakların ve başın sallanması (tremor
mercurialis) kekemelik, karışık konuşma (psellismus mercurialis)
Belirgin vejetatif stigmata
Sadece çok yüksek düzeylerine maruziyet sonrası geri dönüşümsüz lensin ön
kapsülünün kristalimsi kahverengi renk değişikliği (mercurialentis)
Periferik polinöropati
Allerjik kontakt egzema
3.5. Tıbbi Muayene:
Tıbbi muayeneler için gereklilikler
İşyeri hekimi, 22
http://dogalhayat.com.tr/amalgam-dolgu-ve-civa-tehlikesi/civa-zehirlenmesi-ve-amalgam-dolgular-hakkinda-yayinlar/diger-yayinlar/
30
Uygun kalite kontrolü ile yürütülen laboratuvar analizleri (İyi Laboratuvar
Uygulamaları)
3.5.1. Genel Muayene:
İşe Giriş Muayenesi
Geçmiş hikâyenin değerlendirilmesi (genel anamnez, iş anamnezi, belirtiler)
Aşağıdakilere özel önem verilir:
Dişlerin durumu, civa alaşımlı dolgular
Renal hasar
Nörolojik ve mental anormallikler
Psikovejetatif bozukluklar
Alkol, ilaç, medikasyon bağımlılığına dair kanıt
Tiroid bezinin hiperaktivitesi
İdrar analizi (çoklu test stripleri, sediment)
İzleme Muayenesi: İzleme dönemine ait anamnezde (iş anamnezi dahil) dikkat edilmesi
gerekenler:
Uyuşukluk, baş ağrısı, kol veya bacaklarda ağrı şikayetleriBölüm 2: Metaller 95
Ağız boşluğunun gözden geçirilmesi (stomatit, jinjivit)
Dişeti kenarında civaya ait çizginin aranması (nadiren)
Nörolojik ve mental durum (tremor, kekemelik, duygusal değişkenlik, eretizm,
vejetatif bozukluklar, el yazısı testi,
İdrar analizi (çoklu test stripleri, sediment)
3.5.2. Özel Muayene:
Eğer kişi daha önce civaya maruz kaldıysa ilk muayenede;
İdrar proteinin kantitatif ölçümü
Eğer bir böbrek hastalığından şüpheleniliyorsa idrarda α1-mikroglobulin veya N-
asetil-β-D- glukozaminidaz tahlili yardımcı olur.
31
3.5.3. Tamamlayıcı Muayene:
Gözetim altında el yazısı testi
3.6. Tıbbi değerlendirme
Değerlendirme ancak işyeri durumu ve kişinin maruziyeti bilindiğinde olanaklıdır. Bu
amaçla bir risk değerlendirmesi yapılmış olmalıdır.
3.6.1. Öneriler:
İşyeri Hekimine Öneriler: Çalışana yapılacak olan öneri işyerinin durumu ve tıbbi
muayenelerin sonuçları ile uyumlu olmalıdır. Çalışanlar biyolojik izleme sonuçları hakkında
bilgilendirilir. Daha önceden geçirilen ağır civa zehirlenmesi, böbrek rahatsızlıkları (tübüler
hasar), nörolojik bozukluklar, belirgin psikovejetatif bozukluklar, belirgin tiroid
hiperaktivitesi, alkol, ilaç veya medikasyon bağımlılığı olanlar çalıştırılmamalıdır.
Yukarda belirtilen hastalıkları olanlar ya da fonksiyonel rahatsızlıkları hafif olanlar için,
hekimin hastasının çalışmaya başlayıp başlamaması hakkında ya da belirli şartlar altında
çalışmasına ilişkin kararı vermesi gerekmektedir. Bu durumda; teknik koruyucu önlemler,
organizasyonel koruyucu önlemler (örneğin, maruziyet sürelerinin sınırlanması), daha düşük
düzeylerde maruziyet içeren bölümlere geçişi, uygun kişisel koruyucu donanım ve daha sık
izlem muayeneleri uygulanır.96 Meslek Hastalıkları Rehberi Mesleki tıbbi değerlendirme
sonucunda sağlık risklerinin ortaya çıkması halinde, hekim, tıbbi gizliliği gözetirken, işvereni
de bilgilendirmeli ve gerekli önerilerde bulunmalıdır.
Çalışana Öneriler:
Çalışanlar genel hijyenik önlemler ve kişisel koruyucu donanımlar hakkında
bilgilendirilmeli ve kurallara uymalıdır.
İşverene Öneriler:
Her işvereninin mevzuatın kendilerine getirdiği yükümlülükleri bilmesi ve
sorumluluklarını yerine getirmesi gerekmektedir.
32
3.7. Mevzuat ve Gerekli Dokümanlar (Formlar):
İş Kanunu ve ilgili mevzuat ve eklerine www.csgb.gov.tr adresinden ulaşılabilir.
3.8 Uzun Süreli Oranda Civa Alımında, Dental Personelde Görülebilecek
Semptomlar
Klinikte amalgam ve civa hijyenine titizlikle uyulmadığı taktirde civa toksisitesi riski
bulunduğu tremor ve ataksi menstruar bozukluklar kemik-vücut ağırlığı kayıtları alerjik
reaksiyonlar düşük veya konjenital malformasyonlar gibi bir takım semptomşarın
görülebileceği öne sürülmektedir. Gebeliğin ilk 35 haftası boyunca yüksek oranda civa
buharına maruz kalan bir bayan diş hekiminin bebeğinin düşük doğum ağırlıklı ve beyin
hasarlı olduğu amalgamatörden kaynaklanan bir sızıntı sonucu 1 yıl boyunca havada yüksek
dozda civa buharına maruz kalan bir başka bayan diş hekiminin bebeğinin normal doğum
ağırlıklı ve sağlıklı olduğu bildirilmiştir. Diş hekimlerinin idrar, saç ve tırnak örneklerine
yapılan analizlerde civaya bağlı etkilenimlerin alınan civa miktarıyla orantılı olduğu sonucuna
varılmıştır. (29) Amalgam ve civa hijyenine dikkat edildiği taktirde civanın diş hekimliği
açısından önemli bir mesleki risk oluşturmadığı kabul edilmektedir. (2) Tezel ve Arkadaşları
(30) civanın kadın sağlığı üzerinde toksik etkisi olup olmadığını incelemek üzere yaptıkları
araştırmada mesdlekleri gereği civa buharına maruz kalan kadın diş hekimi ve yardımcı
personel ile civaya maruz kalmayan kadınlardan oluşan 100 er kişilik iki grubu kapsayan bir
anket çalışması gerçekleştirmişlerdir. Araştırmada çalışma ve kontrol grubundaki kadınlarda
genel sağlık durumu mevcut veya geçirilmiş kadın hastalıklarının ve doğumsal anomalilerin
sıklığı bakımından istatiksel olarak anlamlı bir farklılık tespit edilemediği bildirilmiştir. Diş
hekimi ve yardımcı personelin civayla karşılaşması şu yollarla olur.
1) Havaya karışmış, civa buharının inhalasyonu ile
Klinik ve çalışma yerlerinde ağzı açık bırakılmış civa şişelerinde, açıkta bırakılan
amalgam artıklarından amalgamın hazırlanması, kondansen edilmesi işlemlerinde ve eski
amalgam dolguların sökülmesi sırasında civanın bir kısmı buharlaşarak ortama karışmaktadır.
(31)
33
İnhale edilen civa buharı çok hızlı bir şekilde okside olur ve intoksikasyona neden olur. Çünkü
bu hızlı oksidasyona merkürik iyonların kan dolaşımında hemen hemen tamimiyle absorbe
olmasına neden olur. Civa oda ısısında sıvı olabildiği için küçük aralıklara girip tozlarla
karışabilmekte ve yine oda ısısında buharlaşabildiği için ahşap demir, tuğla, halı gibi
malzemelere kolayca penetre olabilmektedir. (29) Civa ortama dağılımının yanı sıra
temizlenmesi de kolay değildir. Bu bilgilerin ışığında araştırıcıların üzerinde durduğu en
önemli nokta yere saçılmış, civa damlaları olmaktadır. Bu şekilde ortama dağılmış civa
buharının inhalasyonu sonucu toksik belirtilerin görüldüğü bir vaka motyla ve mright
tarafından bildirilmiştir. Küçük bir apartman dairesinin ortasından bölerek çalışan baba ve
oğul iki diş hekiminde bir süre sonra tipik civa zehirlenmesi belirtileri görülmüştür. İlk
zamanlarda pek önemsenmeyen ve nedeni de anlaşılamayan belirtilerin şiddetlenmesi
üzerine bu iki hekim hastaneye kaldırılmış ve tedavilerine başlanmıştır. Çalışma yerlerinde
yapılan araştırmalarda aynı havalandırma ve ısıtma sisteminde kullanıldığı amalgam
artıklarının açık kutularda biriktirildiği ve yerde bol miktarda civa damlalarının bulunduğu
gözlenmiştir. Yapılan ölçümlerde havadaki civa yoğunluğunun 0.150 mg/m3 olduğu, buna
karşın tabandaki halı kaplamada bazı bölgelerde dokunamayacak kadar olduğu tespit
edilmiştir.
Ortamdaki bu değerlerin 1 yılı aşan dikkatli ve yoğun bir temizliği sonucu ancak
normale indirilebildiği, her iki hekiminde tedavisinin uzun sürdüğü,bazıları kalmakla birlikte
birçok belirtinin iyileştiği rapor edilmiştir.Bunlardan baba diş hekiminin sol bacağında
(amalgamatörün altına yakın bir yerde duran ünit pedalına uzanan bacak) görülen ülserlerin
iyileşmesinin bir yıla yakın bir süreyi kapsadığıda belirtilmiştir.Çalışma pozisyonu nedeniyle
ağza yakın olarak çalışmak zorunda olan bir diş hekiminin solunum yoluyla alabileceği en
yüksek civa miktarlarının amalgam dolguların yapımında veya eski dolguların sökülmesi
esnasında olduğu düşünülmektedir.
2-Metalik Civa Yada Civa Bileşikleriyle Eksternal Kontakt
Civa ya da yeni hazırlanmış amalgam dolguya elle dokunarak deri yoluyla penetre
olur. Bu durum sıklıkla;amalgamın hazırlanması , fazla civanın amalgamdan sıkılarak
uzaklaştırılması ve kaviteye elle uygulanması sonucu ortaya çıkmaktadır.Bu gibi temas
durumlarında civa,deri ve müköz membran yoluyla absorbe edilmektedir.Saç,kıl,tırnak gibi
34
deri eklerinin ya da deride bulunması olası çatlak ve kesiklerin absorbsiyon işlemini
kolaylaştırabileceği de belirtilmektedir.
3-Yiyecekler Vasıtasıyla
Bu yolla vücuda giren civa, vücuda giriş yoluna ve civa bileşiğinin niteliğine bağlı
olarak toksikolojik belirtiler oluşmaktadır. Hastalık genellikle kronik seyretse de akut formu
da mevcuttur.
Akut intoksikasyon genellikle oral alımla ilgilidir.Gastro intestinel yolda ağır
iltihaplanmalara yol açan bu zehirlenmede birkaç saat içinde bulantı,kusma , kanlı diyare ve
kramp biçiminde karın ağrıları başlar.Dokular tarafından absorbe edilen civa böbrekte
birikir.İdrarda atılımı önce azalır,sonra tamamıyla kesilir.Üremeye neden olan akut
zehirlenme ölümle sonuçlanabilir.Çok yüksek buhar konsantrasyonlarınında akut
intoksikasyona neden olabileceği ileri sürülmüşse de özellikle diş hekimlerinin maruz kaldığı
civa buharı konsantrasyonu,akut zehirlenmeden çok kronik zehirlenmeleri gündeme
getirecek ölçüdedir.
Kronik zehirlenme semptomları 1-30 yıl gibi uzun bir zaman dilimi sonrası ortaya
çıkmaktadır. Civanın elementer formunun yağdaki çözünürlüğü Merkezi Sinir Sistemine geçişi
kolaylaştırır. Bir kez ulaştıktan sonra tuza çevrilebilir ve beyinde uzun süreli maruz kalmanın
etkileri genellikle merkezi sinir sistemi ile sınırlıdır.23
2.19 Hasta ve Dental Personel Açısından Amalgamın Güvenli
Kullanımı için gereken hususlar
Amalgamın hasta, hekim ve yardımcıları açısından güvenle kullanımı için; dental
personele çok iyi bir eğitim verilmeli, amalgam ve civa hijyenine titizlikle uyulmalıdır. Bunun
için; klinikte ortama dökülebilecek civanın kontrolü, artık civa ve amalgam parçacıklarının
saklanması (103), klinikte iyi bir havalandırmanın sağlanması ve yerlerin sık sık silinerek,
çok küçük amalgam partiküllerinden temizlenmesi çok önemlidir (40). Dental personelin,
eldiven, maske ve özel klinik kıyafetleri giyerek, rutin hijyen kurallarına uymaları da civa
alımını azaltacaktır (40). Belirli aralıklarla kan-idrar tahlilleri gibi rutin tıbbi kontrollerin
23
http://dent.ege.edu.tr/yayinlarimiz/bitirme_tezleri/pdf/779.pdf
35
yapılması da faydalıdır (50,51,104). Ayrıca, hastalarda amalgam dolguların uygulanması ve
sökülmesi sırasında ağız içi lastik örtü kullanılmasının (4) ve amalgam dolguların polisajının
yüksek güçte bir aspiratörle birlikte, su eşliğinde yapılmasının da, hasta ve hekim açısından
ortaya çıkabilecek potansiyel risklerin azalmasına yardımcı olacağı bildirilmiştir (47). Bazı
araştırmacılar, selenyum. un (Se), kanda Hg-Se kompleksi oluşturarak, amalgamın
toksisitesine karşı koruyucu bir etkisi olduğunu (29) bazıları ise hastalarda söküm
sırasındaki civa alımının azaltılması için, önceden hastaya B,C,E vitaminleri ve Se, Mg, Zn
içerikli tabletlerin verilmesinin yararlı olabileceğini de ileri sürmüşlerdir (4). Galyum-indiyum
alaşımların amalgam yerine kullanımı
Amalgamın yerine kullanımı önerilen ve civa içermeyen galyum alaşımlar da
mevcuttur (105,106). Ancak uzun zaman periyodunda, bunların da amalgama benzer
sitotoksisite gösterebilecekleri ileri sürülmektedir (106). Amalgamın, civa- indiyum likit
karışımları ile hazırlanması Amalgamın deneysel olarak civa-indiyum likit karışımları ile
hazırlanması durumunda da, ortama salınan civa buharının ve amalgamın toksisitesinin
azalacağı öne sürülmüştür (18).24
24
http://dent.ege.edu.tr/yayinlarimiz/bitirme_tezleri/pdf/779.pdf
36
BÖLÜM III
BULGULAR VE YORUMLAR
Toplamda 45 tane anket ve 9 sorunun değerlendirilmesi.
1-Doğal Hayat Polikliniğine başvurmadan önce amalgam dolgunun zararlarını biliyor
muydunuz?
Sayı Yüzde
Evet, 5 11.11
Hayır, 39 86.67
Kısmen 1 2.22
2- İlk Amalgam dolgunuz ne zaman yapıldı?
Sayı Yüzde
1-5 yıl arası 8 17.77
5-10 yıl arası 7 15.55
11-20 yıl arası 9 20.00
20-30 yıl arası 7 15.55
Amalgam Dolgusu Olmayan 5 11.11
Tespit edilemeyen 9 20.00
3- Sağlık sorunlarınız amalgam dolgu öncesi mi? Sonrası mı?
Sayı Yüzde
Öncesi 5 11.11
Sonrası 33 73.33
Amalgam Dolgusu olup 3 6.66
Sağlık sorunu olmayan
Amalgam Dolgusu Olmayan 4 8.89
37
4- Amalgam Dolgu sonrasında sağlık sorunlarınız varsa nelerdir?
Sayı Yüzde
Sağlık Sorunu Olan 38 84.44
Sağlık Sorunu Olmayan 7 15.56
5-Daha önce başvurduğunuz sağlık kuruluşlarında amalgam dolgu ile ilgili bilgi
verildi mi?
Sayı Yüzde
Evet 55 55
Hayır 45 45
6-Sağlık Durumunuz ile Amalgam Dolgunun ilişkili olduğu hakkında aldığınız
bilgilerden tatmin oldunuz mu?
Sayı Yüzde
Evet, 39 86.66
Hayır, 6 13.33
7- Bundan sonra tekrar dolgu yaptırmanız halinde gerektiğinde diş hekiminize dolgu
malzemesi hakkında tercih belirtmeyi düşünüyor musunuz?
Sayı Yüzde
Evet, 40 88.89
Farklı cevaplar 5 11.11
8- Sizce sağlık bakanlığı amalgam dolgu kullanımını yasaklamalı mı, ya da kısıtlamalı
mı?
Sayı Yüzde
Yasaklanmalı 38 84.44
Kısıtlanmalı 2 4.44
Evet, 4 8.89
38
Bilinmiyor 1 2.22
9- Amalgam Dolgunun zararları hakkında herhangi bir araştırma yapmayı düşünüyor
musunuz?
Sayı Yüzde
Evet 27 60
Hayır 12 26.67
Araştırılmış 6 13.33
1. SORUNUN DEĞERLENDİRİLMESİNDE
Doğal Hayat Polikliniğine başvurmadan önce amalgam dolgunun zararlarını % 11.11
kişi bilirken,% 86.67 kişi bilmezken % 2.22 kişi kısmen zararları hakkında bilgi
sahibidir.
2. SORUNUN DEĞERLENDİRİLMESİNDE
Amalgam dolgunun 1-5 yıl arası yaptıranlar % 17.77, 5-10 yıl arası % 15.55, 11-20 yıl
arası %20, 20-30 yıl arası % 15.55 amalgam dolgusu olmayanlar için % 11.11 anket
sonucu tespit edilemeyenler ise % 20 dir.
3.SORUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ
Amalgam dolgu öncesinde sağlık sorunu olanlar % 11.11,amalgam dolgu sonrası sağlık
sorunu olanlar ise % 73.33, amalgam dolgusu olan sağlık sorunu olmayan % 6.66,
amalgam dolgusu olmayan % 8.89 kişi tespit edilmiştir.
4.SORUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ
Amalgam dolgu sonrası sağlık sorunu olan % 84.44, amalgam dolgu sonrası sağlık
sorunu olmayan % 15,56 dır.
39
5.SORUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ
Daha önce başvurulan sağlık kuruluşlarında amalgam dolgu ile ilgili bilgi verilmeyen
kısmı ise % 100 dür.
6.SORUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ
Sağlık sorununun amalgam dolgu ile ilişkisi olduğunu belirten % 86.66 iken, sağlık
sorununun amalgam dolgu ile ilişkisi olmayan % 13.33 tür.
7.SORUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ
Bundan sonra dolgu yapılması halinde diş hekimine dolgu malzemesi hakkında tercih
belirtmeyi düşünen % 88.89 iken, farklı cevaplarda bulunan kişiler ise % 11.11 dir.
8.SORUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ
Sağlık bakanlığının amalgam dolgunun kullanımını yasaklamasını isteyen % 84.44,
kısıtlanmasını isteyenler % 4.44, konuya dair fikri olmayan %2.22 dir.
9.SORUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ
Amalgam dolgunun zararları hakkında araştırma yapmayı düşünenler % 60,araştırma
yapmayı düşünmeyenler % 26.67, araştıranlar ise % 13.33 tür.
40
BÖLÜM IV
SONUÇ
Ağır metaller ve bunların bileşikleri başta kimyasal olmak üzere, çeşitli emisyon
kaynaklanan aracılığı ile çevreye yayılmaktadır. Bu emisyonlar su ürünlerinde bitkilerin
yaprak ve köklerinde depolanmakta ayrıca çevre havasında da bulunmaktadır. Dişlerde
dolgu maddesi olarak kullanılan amalgamlar civa ihtiva etmekte olup, bu maddeler ağızda
başlayan sindirim ve solunum yoluyla kana karışmaktadır. Bu şekilde insanlar çevredeki ağır
metalleri emisyonlardan dolayı her gün daha fazla zehirlenerek çeşitli kronik ve akut hastalık
problemiyle karşılaşmaktadır. O halde sağlıklı bir hayat için, fabrikalardan çevreye
yayılabilecek ağır metal ve bunların bileşiklerini en yeni teknoloji kullanarak minimum
seviyeye indirmek zorundayız. Civalı Termometrelerin kırılması halinde oda ısısında
zehirlemeye sebep olacağından dolayı yasaklanırken diş dolguları için kavite bölgede oda
sıcaklığı üzerinden olacağı aşikardır. Amalgam dolgular sıcaklık ve buharlaşma halinde
vücudumuza ağır metal depolamaktadırBu Konuda Bugün gazetesinin 03 Kasım 2011 tarihli
gazetede Sağlıkta ‘’amalgam’’ Devrimi ! başlığında yayınlanan haberinde Ege Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi, amalgam dolgunun kullanımının tamamen ortadan kaldırılması için
çalışma başlatıldı. Konun Detaylarını Fakülte Prof. Dr. Celal ARTUNÇ, amalgam dolguların
kullanımının insan sağlığı açısından son derece tehlikeli olduğunu deliller ile birlikte
gösteren iki dosya yayınlanmıştır. Konuyu ilk olarak gündeme getiren isim olan Dr. Suat
ARUSAN ile yaptığımız röportajda milyonlarca insana takılan amalgam dolguların insan
sağlığı açısından taşıdığı büyük tehlikeye dikkat çekmiş, Sağlık Bakanlığı’nın konuyla ilgili
çalışma hazırlığı içinde olduğunu da aktarmıştık. ‘’Amalgam Dolgu ‘’ ile ilgili haberlerimizin
ardından çok önemli bir gelişme meydana geldi. Aldığımız bilgilere göre Ege Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi, amalgam kullanımının tamamen ortadan kaldırılması için bir
çalışma başlattı. İfadeleri haberlerde sunulmuştur. (Ekte)
Dr. Suat ARUSAN’IN birçok televizyon programında anlattıklarının gerek hekimler,
gerek hastalar tarafından konuya dikkat ederek araştırma yapmışlardır. Bunlarla ilgili
dönüşlerini sözlü veya yazılı olarak iletmişlerdir. Örnek olarak Muhsin YAĞMUR isimli bir
şahsın mektubunda amalgam dolgu sonrasında kendisine ve oğluna zarar verdiğini ancak
birçok Sağlık kuruluşlarında takip edilmesine rağmen tetkik çalışmaların Türkiye dışında bile
tanısı koyulamamıştır. Amalgam dolguların sökülmesinden sonra kendinin ve oğlunun sağlık
41
durumlarında iyileşme halinin görüldüğünü belirtmiştir. (Muhsin YAĞMUR’UN yazısı Ekte).
22 Aralık 2009 tarihinde Hürriyet Gazetesinde Civalı termometrenin Satışı durduruldu
başlığında yayınlanan haberde ise ‘’Sağlık Bakanlığı, sağlık açısından tehlike oluşturduğu için
civalı termometrelerin (ateş ölçerler )satışını durdurdu. İlaç Eczacılık Genel Müdürlüğü’nün
yayınladığı genelgede, özetle şu uyarılar yer aldı:
Civa zehirliyor
Camdan yapılan bu termometreler, kolaylıkla kırılıyor ve içindeki civa açığa çıkabiliyor
ve oda ısısında kolayca buharlaşabiliyor. Civa zehirlenmesi, özellikle buharlaşan civanın
solunması ve gıdaların içine bulaşarak ağızdan alınmasıyla oluşuyor. Zehirlenme bulguları
kolaylıkla ayırt edilebilecek nitelikte olmadığından, tanı koymak zorlaşıyor.
Ölümcül olabiliyor
Civa, vücuttan atılamıyor ve civa buharı, hücre zarından kolaylıkla geçerek beyne
ulaşıyor. Tüm dokulara yerleşen civa buharı, zamanla dokularda birikirse, dönüşümü
olmayan nörolojik bulgulara neden oluyor. Bunlar, ölümle sonuçlanabiliyor. Hatta zamanında
tanı konulması durumunda bile uygulanacak tedavi, ortaya çıkan bulguları ortadan
kaldırmayabiliyor. Bu nedenle henüz tüketiciye sunulmamış ürünlerin, İl Sağlık Müdürlüğü
görevlileri gözetiminde imha edilmesi gerekiyor. Sağlık kurumları ve okul laboratuarları gibi
kamusal alanda hali hazırda kullanılmakta olanların yerine mümkünse civa içermeyen
muadillerinin kullanılması öneriliyor. Kırılan termometre içindeki civayla temas eden kişilerin
Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı’na başvurmaları isteniyor. (Ekte) 18.05.2011
Saniter Bilimsel Platform internet sitesinde yayınlanan haberde Ağır Metal Tehlikesi ile ilgili
Avrupa Parlamentosundan Rapor yayınlanmıştır. (Ekte) Diş Hekimi Tijen Dürer ise amalgam
dolgunun yerine kompozit veya porselen dolgulardan bir tanesinin seçilmesine değinmiştir.
(Ekte) Diş Hekimi Ayşe Cemile Cansız 06 Mayıs 2011 Çarşamba 22.23 Sıradışı programına ‘’Diş
Hekimi olarak kendim ve arkadaşlarım adına üzülüyorum. Çünkü 1 sene boyunca dolgu
yapmasını öğrenirken 120 kişi bir odada yaptığımız kaviteleri civa ve gümüşü karıştırarak
doldurmaya çalıştık ‘’ ifade etmiştir.
Nebahat Yeşilkaya 19 Kasım 2011 Cumartesi 20.45 Sıradışı programında ‘’ Ben 1980
yılında dört dişime olan Amalgam dolgusunun, acısını tam 15 yıl yaşadım. Yıllarca Sağlımı o
kadar etkiledi ki hasta gibi yaşadım, en acısıda tam dokuz kere düşük ve erken doğum
42
yaptım. Anne olmak için on altı yıl bekledim. Sonunda bir araştırma sonucu Amalgam
Zehirlenmesi çıktı. Sizin dediğiniz şekilde çıkardıktan sonra tedavi sonunda anne olabildim’'
ifade etmiştir.
Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinde ağır metal atıklarının zararlı olması ile ilgili
aşağıdaki açıklamaya yer verilmiştir.
Ağır Metal İçeren Atıklar: Ünitelerde tedavi, tanı veya deneysel araştırmalar gibi tıbbi
alanlarda kullanılan termometre, tansiyon ölçme aleti ve radyasyondan korunma amaçlı
paneller gibi alet ve ekipmanların içinde veya bünyesinde bulunan cıva, kadmiyum, kurşun
içeren atıkları,
Anket çalışmaları sonucuna bakıldığında, toplum olarak araştırmacı yönümüzün zayıf
olduğu ve uzun yıllarca yapılan dolgunun içeriğini merak eden sayısının hiç yok denilecek
kadar az olduğu tespit edilmiştir. Amalgam dolgunun yapılmasından sonra sağlık sorunu
olanların oranı yüksek görünürken, daha önce başvurulan sağlık kuruluşlarında toplumun
yapılacak dolguyla ilgili bilgilendirilmesinin olmadığı tespit edilmiştir.Sağlık sorununun
amalgam dolgu ile ilişkisi olduğunu savunanların sayısı çoğunlukta olduğu sonucuna
varılmıştır.Hastanın bundan sonraki dolgu yaptırması durumunda kullanılacak malzemelerin
öğrenilmesi dolgu arasında seçimde bulunacak kişilerin fazla olduğu görülmektedir.Anketin
değerlendirilmesinde amalgam dolgunun yasaklanmasını isteyen grup kısıtlanmasını ve fikir
sahibi olmayanların çok çok üstünde olduğu tespit edilmiştir.Amalgam dolgunun zararları
hakkında araştırma yapmaya yönelenlerin yarısının üstünde araştırmış olanlar ise araştırma
yapmayı düşünmeyenlerin altında bir oran olduğu gözlemlenmiştir.
Sonuç olarak kaynaklar, yayınlar, anketler ve örnek olaylara bakıldığında Amalgam
dolgular yerine kompozit, seramik dolguların yapılmasının toplum sağlığı açısından önemli
olduğu görülmektedir. Vücudumuzun ağır metalleri atamadığı ve ağır metallerin birçok
hastalığa sebep olması nedeniyle amalgam dolgu tercih edilmemelidir. Birey olarak hekim
seçme özgürlüğümüzün olduğu gibi tedavi yöntemlerinin seçiminde özgür davranılması için
amalgam dolgu dışında diğer dolguların da sosyal güvenlik kapsamına alınarak toplumun
maddi anlamda tercih etmek zorunda olmamalıdır. Dişlerinizde ise mümkün olduğu kadar
amalgam dolgulardan uzak durmanız, sağlıklı kalmanızda büyük fayda sağlayacaktır.
43
Amalgam dolgu dışındaki diğer dolgu alternatiflerin tercih edilmesi yaşam kalitemiz açısından
önemlidir.
EKLER
44
EK:1
ANKET
1-Doğal Hayat Polikliniğine başvurmadan önce amalgam dolgunun zararlarını biliyor
muydunuz?
2- İlk Amalgam dolgunuz ne zaman yapıldı?
3- Sağlık sorunlarınız amalgam dolgu öncesi mi? Sonrası mı?
4- Amalgam Dolgu sonrasında sağlık sorunlarınız varsa nelerdir?
5-Daha önce başvurduğunuz sağlık kuruluşlarında amalgam dolgu ile ilgili bilgi verildi mi?
6-Sağlık Durumunuz ile Amalgam Dolgunun ilişkili olduğu hakkında aldığınız bilgilerden
tatmin oldunuz mu?
7- Bundan sonra tekrar dolgu yaptırmanız halinde gerektiğinde diş hekiminize dolgu
malzemesi hakkında tercih belirtmeyi düşünüyor musunuz?
8- Sizce sağlık bakanlığı amalgam dolgu kullanımını yasaklamalı mı, ya da kısıtlamalı mı?
9- Amalgam Dolgunun zararları hakkında herhangi bir araştırma yapmayı düşünüyor
musunuz?
45
EK:2
Cıvalı termometrenin satışı durduruldu
Meltem ÖZGENÇ / ANKARA 22 Aralık 2009
Bir zamanlar Saatli Maarif Takvimi ile birlikte her evin
duvarını süsleyen ve çocukların ateşini ölçmek için ecza
dolabında bulundurulan cıvalı termometreleri Sağlık Bakanlığı
yasakladı.
SAĞLIK Bakanlığı, sağlık açısından tehlike oluşturduğu için, cıvalı
termometrelerin (ateş ölçerler) satışını durdurdu. İlaç Eczacılık Genel
Müdürlüğü’nün yayınladığı genelgede, özetle şu uyarılar yer aldı:
Cıva zehirliyor
Camdan yapılan bu termometreler, kolaylıkla kırılıyor ve içindeki cıva
açığa çıkabiliyor ve oda ısısında kolayca buharlaşabiliyor. Cıva
zehirlenmesi, özellikle buharlaşan cıvanın solunması ve gıdaların
içine bulaşarak ağızdan alınmasıyla oluşuyor. Zehirlenme bulguları
kolaylıkla ayırt edilebilecek nitelikte olmadığından, tanı koymak
zorlaşıyor.
Ölümcül olabiliyor
Cıva, vücuttan atılamıyor ve cıva buharı, hücre zarından kolaylıkla
geçerek beyne ulaşıyor. Tüm dokulara yerleşen cıva buharı, zamanla
dokularda birikirse, dönüşümü olmayan nörolojik bulgularak neden
46
oluyor. Bunlar, ölümle sonuçlanabiliyor. Hatta zamanında tanı
konulması durumunda bile uygulanacak tedavi, ortaya çıkan
bulguları ortadan kaldırmayabiliyor. Bu nedenle henüz tüketiciye
sunulmamış ürünlerin, İl Sağlık Müdürlüğü görevlileri gözetiminde
imha edilmesi gerekiyor. Sağlık kurumları ve okul laboratuvarları gibi
kamusal alanda hali hazırda kullanılmakta olanların yerine
mümkünse cıva içermeyen muadillerinin kullanılması öneriliyor.
Kırılan termometre içindeki cıvayla temas eden kişilerin Refik
Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı’na başvurmaları isteniyor.
47
EK:3
AMALGAM DOLGU ve CIVA TEHLİKESİ Sağlıkta ‘amalgam’ devrimi!
Amalgam dolguların insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin ardından
“sağlıkta devrim” niteliği taşıyacak bir gelişme meydana geldi.
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, amalgam dolgu kullanımının tamamen
ortadan kaldırılması için bir çalışma başlattı. Konunun detaylarını Fakülte Dekanı
Prof. Dr. Celal Artunç tarim2023.com’a anlattı.
Amalgam dolguların kullanımının insan sağlığı açısından son derece tehlikeli
olduğunu delilleri ile birlikte gösteren iki dosya yayınlanmıştı.
Konuyu ilk olarak gündeme getiren isim olan Dr. Suat Arusan ile yaptığımız
röportajda milyonlarca insana takılan amalgam dolguların insan sağlığı açısından
taşıdığı büyük tehlikeye dikkat çekmiş, Sağlık Bakanlığı’nın konuyla ilgili çalışma
hazırlığı içinde olduğunu da aktarmıştık.
“Amalgam dolgu” ile ilgili haberlerimizin ardından çok önemli bir gelişme meydana
geldi. Aldığımız bilgilere göre Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, amalgam
kullanımının tamamen ortadan kaldırılması için bir çalışma başlattı.
“Sağlıkta Devrim” niteliğindeki bu çalışmanın ayrıntılarını Fakülte Dekanı Prof. Dr.
Celal Artunç ile görüştük.
Konu ile ilgili bir çalışma başlattıklarını doğrulayan Prof. Artunç, şunları söyledi.
“Amalgam dolguların tamamen yasaklanması için şu anda çalışma aşamasındayız.
Şu ana kadar yaptığımız çalışmalarla Amalgam dolgu kullanımını yüzde 5’e kadar
indirmiş bulunuyoruz. Ancak sadece öğrenilmesi amacıyla 3. sınıflarda ders olarak
veriliyor şu anda. Amalgam dolgunun yapımını tamamen ortadan kaldırmayı
hedefliyoruz.”
Prof. Artunç, konu ile ilgili olarak Sağlık Bakanlığı’ndan beklentilerini de şöyle
özetledi: “Bizim şu aşamada Sağlık Bakanlığı’ndan beklediğimiz amalgamın yerine
48
kullanılacak olan malzemenin ödenmesi. Önümüzdeki günlerde çalışmalarımızla ilgili
daha detaylı bilgiler verebiliriz.”
EK:4
AMALGAM DOLGU ve CIVA TEHLİKESİ
Avrupa Parlamentosu Amalgam Raporu: Ağır ve diğer metallerin sağlığa
yönelik tehlikeleri
Doc. 12613
12 Mayıs 2011
Ağır ve diğer metallerin sağlığa yönelik tehlikeleri
Report1
Sosyal, Sağlık ve Aile İlişkileri Komitesi
Raportör: Mr Jean HUSS, Luxembourg, Socialist Group
Özet
Yapılan çok sayıda bilimsel araştırmalar sayesinde, insanların kadmiyum, cıva ve
kurşun gibi ağır metallere küçük dozlarda sürekli maruz kalıyor olmasının bazı
nörolojik, kardiyo-vasküler ve otoimmün hastalıklarda ortak belirleyicileri bir etken
olduğu artarak tüm dünyada kabul görüyor. Her bireyin sağlıklı bir çevrede yaşama
hakkı göz önüne alındığında, insanların ağır metallere maruz kalmasını azaltmayı
amaçlayan önleyici sağlık stratejileri tüm ülkelerin politik bir önceliği olmalıdır. Bu tür
zararlı maddelerin, diğer şeylerle birlikte sebep olduğu kronik tıbbi durumların yüksek
ekonomik maliyeti ise bu durumu acilleştirmiştir.
49
Avrupa Konseyi üyesi devletleri tarım, sanayi ve medikal sektörde ağır metallerin
kullanımını doğa, insan vücudu ve gıda zincirinde daha fazla biyolojik olarak
birikmemesini sağlamak amacıyla sınırlandırmaya davet ediyoruz.
Dahası, bireyin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı Avrupa Sosyal Hakları Sözleşmesi
gibi mevcut Avrupa Konseyi belgeleri ve bazıları şu an hazırlanmakta olan diğer
uluslararası anlaşmalar ile sağlamlaştırılmalıdır.
A. Karar Taslağı2
1. Bazı vakalarda, insanların küçük dozlarda kadmiyoum, aluminyum, civa ve
kurşun gibi ağır metallere maruz kalmasının otoimmün, kardiyovaskuler ve nörolojik
rahatsızlıklara yol açtığı kanıtlanmış olduğundan dolayı, parlamento, Avrupa Konseyi
ülkelerin ağır metallerin tehlikelerine yeterli ilgiyi göstermemelerinden dolayı
kaygılıdır.
2. Her bireyin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı olduğu göz önüne alındığında,
kişilerin bunun gibi zararlı maddelere maruz kalmasını azaltacak önleyici sağlık
stratejileri politik bir öncelik olmalıdır. Bu öncelik ağır metallerin sebep oldukları
kronik hastalıkların devletlerin sigorta fonlarına yüksek maliyeti ile daha da acil bir
hale gelmiştir.
3. Acil politik ve yasal müdahale ile birlikte ihtiyati prensip olarak tüm ağır metaller
hakkında bilimsel araştırmalar sürdürülmelidir. Bu hamleleri insanın içinde yaşadığı
doğada bulunan ağrı metaller ve sebep oldukları hastalıklar arasında bir bağ
kurmaya, ve bu hastalıkların o gerek endüstriyel gerek tıbbi yeni araç, gereç ve
yöntemlerle elimine edilmesine yardımcı olacaktır.
4. Ulusal politikaları güçlendirmek için, insanların sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı
uluslararası standartlarda oluşturulmalı ve sağlamlaştırılmalıdır, ki, Avrupa Konseyi
daha önce de bu tür konularda Tavsiye Kararı 1885 (2009)’i Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’ne eklemek gibi atılımlarda bulunmuştur, fakat, Avrupa Konseyi Bakanlar
Komitesi bugüne dek bu konuda herhangi bir somut hamle yapmamıştır.
5. Ağır metallerin insan sağlığı üzerine olumsuz etkisi gittikçe artan bir şekilde
devletler tarafından anlaşıldığından ağır metallere dair tüm uygulamalar uluslararası
bir bağlam içine konabilir. Mesela, Avrupa Birliği, civa ile ilgili kendi komunite
50
stratejisini 2011 sonuna dek gözden geçirecektir ve müzakereler, 2013’e dek
uluslararası bir civa yasa tasarısı oluşturmak üzere Birleşmiş Milletler Çevre
Programı altında sürmektedir. Avrupa Konseyi üyesi devletler bu müzakerelerde aktif
rol oynamalı ve yenilikçi sağlık ve çevre yasa tasarılarında lider rolü üstlenmelidir.
6. Kurul, ağır metaller hakkında yeterince tıbbi ve bilimsel bilgiye sahip olunduğunu
ve dolayısıyla bu metallerin insan sağlığına daha fazla zarar vermesini önleyecek
hamlelerin geciktirilmesi için herhangi bir sebep olmadığını belirtti. Dolayısıyla kurul,
bütün üye devletlerin bu konuda yenilikçi bir görüşü desteklemesine ve aşağıdaki
kapsamlı tedbirleri almalarına dair çağrıda bulundu:
6.1. Ağır metalleri ve bu metallerin çevreye ve sağlığa zararlarını politik öncelik olarak
belirlemek, Öneri 1787 (2007)’de belirtilen maddeleri tedbiri prensip ve sorumlu risk
yönetimi olarak sahiplenmek. Bu şekilde, devletler ağır metallerin insan doğasından
mümkün olduğunca elimine edilmesine, doğal çevrede, besin zincirince ve insan
vücudunda bu maddelerin biyoakümümlasyonunun önlenmesine, ve bu ağır
metallerin sorumlu olduğu kronik durumların tedavisine, ve bunlardan en çok zarar
görebilecek kişi ve şeylerin korunmasına odaklanabilecek;
6.2. Avrupa Birliği ve diğer uluslararası oluşumlarda, özellikle, Dünya Sağlık Örgütü
ile işbirliği içinde, bundan en çok zarar görebilecek kişilerin ağır metallere maruz
kalma oranını ilgilendiren, ağır metal içeren ürünlerin üretimi, kullanımı ve ithalatı
üzerinde kısıtlama getiren tedbirler almak;
6.3. Başka yerlerde uygulamaya geçirilmiş tedbirleri örnek almak üzere uzmanlaşmış
ulusal otoriteler arasında bilgi ve deneyim alışverişini organize etmek ve
kolaylaştırmak.
7. Kurul, civa benzeri zehirli ağır metaller hakkında aşağıdaki tedbirleri almaları için
devletlere acil çağrıda bulunmaktadır:
2 Komite tarafından oybirliği ile 11 Nisan 2011’de kabul edilen karar taslağı:
7.1. Ağır metallerin sanayi, tarım ve sağlık sektörü tarafından kullanımının
yasaklanması veya kısıtlanması; özellikle sağlık sektöründe amalgam dolguların diş
dolgusu olarak kullanılmasının yasaklanması;
51
7.2. Ağır metallerin sağlığa etkileri üzerine bilgilerin profesyoneller ve tüketicilerin,
tedavi yöntemleri, tüketici malları, gıda ve ulaşım yolları hakkında doğru kararlar
alabilmesini sağlamak amacıyla geniş yayılımı;
7.3. Tüm sanayi ve tarım işlemlerinde ve uzun vadede tıbbi tedavilerde ağır
metallerin yerine kullanılabilecek yeni maddelerin bilimsel ve teknolojik olarak
araştırılmasını desteklemek, bu süreç içerisinde ilgili uzmanların çıkar çatışmasını
önlemek için, Kurul Önerisi 1908 (2010) demokratik toplumlarda lobi çalışmalarında
belirtilenler gibi kuvvetli düzenlemeleri uygulamaya geçirmek;
7.4. Ağır metallerin ivedilikle yerlerine yeni bir madde konamadığı durumlarda bu
metallerin doğada ve insan çevresinde biyoakümülasyona uğramasının azaltılması
amacıyla diş hekimleri dahil ağır metallerle çalışan herkesin verimli kirlenme karşıtı
filtreleme ekipmanı kurmasını sağlamak.
8. Uluslarası ve Avrupa standart oluşumlarında temel insan hakkı olarak sağlık ve
sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı desteklenmeye devam etmelidir. Bu açıdan, Kurul,
üye devletlerin, Oneri 1885 (2009)’da önerildiği gibi Avrupa Konseyi’nin İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin ilgili maddelerinin uygulanmaya devam etmesi için çağrıda
bulunmaktadır. Kurul, ayrıca, 2011’in Avrupa Sosyal Hakları Sözleşmesi’nin 50., bu
sözleşmenin yeniden düzenlenmesinin 15. yılı olarak, örneğin sözleşmenin sağlığın
korunması ile ilgili 11. Maddesi altında kişinin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının
belirlenmesi için en ideal zaman olduğunu belirtmektedir.
B. Rapartör Huss tarafından düzenlenen açıklayıcı memorandum
1. Giriş
1. Çevresel kirlenme ve insanların civa, kadmiyum ve urşun gibi ağır metallere maruz
kalması tüm dünyada gittikçe büyüyen bir problemdir. Ağır metallere maruz kalma
oranı son elli yılda bu tür metallerin sanayi işlemlerinde ve ürünlerinde kullanımının
üstsel olarak artması ile birlikte dramatik olarak artmıştır. Genel olarak sanayi
ürünleriyle birlikte ve küçük günlük dozlar halinde bu tür metallere maruz kalıyor
olsak da, bu metallerin başka çevresel faktörlerde, gıdalarda ve maddelerde
bulunuyor olması kazara daha ağır zehirlenmemize sebep olmaktadır: Macaristan’da
bulunan Kolontar köyünde 4 Ekim 2010’da bir alüminyum fabrikası yakınlarında
52
gerçekleşen ve 9 kişinin anında ölmesine sebep olan kimyasal kaza gibi, bu tür
kazalar buzdağının görünmeyen yanlarını oluşturmaktadır.
2. Sayısı gittikçe artan, özellikle kronik olan, sağlık sorunlarının belirli bir süredir
çevremizde aynı anda bulunan ağır metallerin ve diğer kimyasal maddelerin insan
vücuduna verdiği zararlar olduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla artık vakti gelmiştir ki
ağır metaller ciddi toplumsal sağlık tehditi olarak kabul edilmeli ve devletler bu
maddeler sebebiyle ortaya çıkan sağlık sorunlarının önlenmesi ve tedavisinde
ellerinden geleni yapmalıdırlar.
3. Uluslarası bilimsel literatür ağır metallerin insan sağlığına zararlı olduğunu
gösteren yeterli kanıtı gün ışığına çaıkarmıştır. Bazı ağır metallerin bazı etkileri,
örneğin kurşunun kan basıncı ve dolayısıyla kalp-damar sağlığı sorunlarına yol açtığı,
120 yıldan fazladır bilinmektedir. Genel olarak konuşmak gerekirse insanlar tarihin
başlangıcından beri kurşun zehirlenmesinin farkındadır. Bu konudaki geniş
çalışmaların sonucu olarak çok sayıda hastalıkta ağır metallerin etkisi
belirlenebilmektedir.
4. Bu raporun amacı ağır metallerin sağlık tehditi üzerine bir bilimsel analiz yapmak,
her ağır metali ve her hastalığı incelemek veya bilimsel veya tıbbi sonuçlara varmak
değil, toplum genelinin ve siyasal karar mercilerinin anlayacağı şekilde problemin
hatlarını çizmektir. Rapor, karar mercilerinin ve toplum genelinin belirli metallerin ve
belirli hastalıkların seçici incelemesiyle birlikte problemin farkına varmalarını ve üye
devletlerin ve hükümetlerinin bu konuda uygun adımlar atmasını sağlamayı
amaçlamaktadır.
2. Ağır metaller: bir toplum sağlığı porblemi
5. Ağır metallerin yakın çevremizdeki varlığı ve insan sağlığı üzerine etkileri, bazı
kişilerin duyarlılığının artması ile kişisel bir sağlık sorunu olarak ele alınabilir. Fakat,
çevre kirliliğine bağlı olarak geliştiği bilinen hastalıkların görülme sıklığının yıllar
içinde artması, diğer bilimsel ve tıbbi bilgilerle birleştirildiğinde, Avrupa Konseyi üyesi
ülkelerin ağır metalleri ciddi bir toplumsal sağlık sorunu olarak ele alması ve gerekli
çözümleri bulması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
53
6. Birçok ülke ağır metalleri yalnızca bir sorun olarak tanımamış, bu konu hakkında
gerekli önlemleri de almışlardır. Örneğin amalgam dolguların kullanımı Danimarka,
Almanya, Norveç, Rusya, İsveç ve Japonya’da ya tamamen yasaklanmış ya da
kısıtlanmıştır. Diğer ülkeler bu gelişmeleri takip etmeli ve yalnızca diş dolgularına
değil tüm ağır metallere gerekli dikkati vermelidir.
Bu memorandumda bulunan bilgilerin çoğu, aksi belirtilmediği sürece, Uluslararası
Klinik Mteal Zehirlenmesi Kurulu (IBCMT) hekimi ve tıbbi danışmanı Dr. Peter
Jennrich’in 15 Kasım 2010 tarihli Paris Sosyal, Sağlık ve Aile İlişkileri
Komitesi’nde yaptığı sunumdan alınmıştır.
Diş hekimliğinde kullanılan amalgam dolgular aynı zamanda, sağlık tehditlerinin ve
muhtemel politik önlemlerin daha derin incelemesinde bir örnek olarak yer
almaktadır.
7. Sigorta fonlarının, diğer kamu kuruluşları gibi bütçe kısıtlamaları içinde bulunduğu
mevcut ekonomik durum içinde bu konuda harekete geçmek aciliyet kazanmıştır.
Gelecekte, çok sayıda sağlık sorunu, sebepleriyle birlikte sağlık maliyeti açısından
değerlendirilmelidir.
Bu durum özellikle çevresel etkileri ve geniş sağlık maliyeti ile göze çarpan kronik
hastalıkları ilgilendirmektedir.
2.1. İnsan Çevresindeki Metaller
8. Metaller, özellikle yer kabuğunda gezegenin dengesine katkıda bulunarak, doğada
mevcuttur. Fakat insan faaliyeti sonucu bu metaller zehirliliklerinin artmasını
sağlayacak şekilde dağıtılmış, toplanmış ve kimyasal olarak değiştirilmişlerdir.
Madencilik, endüstriyel ve tarım faaliyetleri, avcılık ve birçok tüketici malının atık
haline gelmesi sonucunda, hava, su, toprak, mikroorganizmalar, bitkiler, hayvanlar ve
en sonunda da insanlar ağır metaller tarafından kirlenmekte ve zehirlenmektedir.
9.Aynı anda çevremizde bulunan ağır metallerin ve diğer zehirli maddelerin kalıcı
hasarlarından kaçınmak mümkün değildir. Bu problemin artık daha sistematik bir
şekilde ele alınmasının ve insanların zehirli ağır metallerle tamasının önlenmesinin ve
ilgili sağlık sorunlarının elimine edilmesinin vaktidir.
54
10. Ağır metallerin insan çevresinde bulunduğu gerçeği uzun zamandır bilinmektedir.
2001’de Fransız Ulusal Kurul’u tarafından yayınlanan bir çalışma, sanayi
faaliyetlerinde kullanılan arsenik, kadmiyum, krom, bakır, manganez, civa, nikel,
selenyum veya organik çinko gibi birçok ağır metalin hava ve suya karıştığı
gösterilmişir. Bir başka önemli ağır metal kaynağı ise ulaşım araçlarıdır (kara, hava,
iç veya dış deniz ulaşımı). Bu konuda hali hazırda çalışmalar bulunduğundan bu
konu derinlikle incelenmeyecektir.
11. Yer kabuğunda doğal olarak bulunmalaro dışında birçok metal kimsenin farkına
varamayabileceği daha direkt çevrelerde de bulunabilir. Aşağıdaki tablo
insanoğlunun direkt olarak temasta bulunduğu metal kaynaklarını göstermektedir.
Amalgam dolgusu olmayan veya metal sanayide çalışmayan kişilerin ağır metallerle
temas içinde bulunmadığını düşünmek yanlıştır.
55
EK:5
Başbakanlık
Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğünce Yayımlanır
Kuruluş: 7 Ekim 1920 22.07.2005
CUMA Sayı: 25883
Çevre ve Orman Bakanlığından:
Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
Madde 1- Bu Yönetmeliğin amacı, tıbbi atıkların üretiminden bertarafına kadar;
a) Çevreye ve insan sağlığına zarar verecek şekilde doğrudan veya dolaylı bir biçimde alıcı ortama verilmesinin
önlenmesine,
b) Çevreye ve insan sağlığına zarar vermeden kaynağında ayrı olarak toplanması, ünite içinde taşınması, geçici
depolanması, taşınması ve bertaraf edilmesine,
yönelik prensip, politika ve programlar ile hukuki, idari ve teknik esasların belirlenerek uygulanmasına ilişkin usul
ve esasları düzenlemektir.
Kapsam
Madde 2- Bu Yönetmelik, EK-1’de belirtilen sağlık kuruluşlarının faaliyetleri sonucu oluşan ve EK-2’de detaylı
olarak belirtilen atıklar ile bu atıkların üretildikleri yerlerde ayrı toplanması, geçici depolanması, taşınması ve bertaraf
edilmesine ilişkin esasları kapsamaktadır.
Dayanak
Madde 3- Bu Yönetmelik, 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanununun 1, 3, 8, 11 ve 12 nci maddeleri ile
1/5/2003 tarihli ve 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 1, 2 ve 9 uncu maddelerine
dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
Madde 4- Bu Yönetmelikte geçen;
56
Bakanlık: Çevre ve Orman Bakanlığını,
Kanun: 2872 sayılı Çevre Kanununu,
Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği: 14/3/1991 tarihli ve 20814 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmeliği,
Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği: 14/3/2005 tarihli ve 25755 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan
Yönetmeliği,
Ambalaj ve Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği: 30/7/2004 tarihli ve 25538 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan Yönetmeliği,
Ünite: EK-1’de yer alan ve faaliyetleri sonucu EK-2’de belirtilen atıkları üreten kişi, kurum ve kuruluşları,
Evsel Nitelikli Atık: Ünitelerden kaynaklanan, EK-2’de A grubu altında yer alan başta mutfak, bahçe ve idari
birimlerden kaynaklanan atıklar olmak üzere kontamine olmamış atıkları,
Ambalaj Atığı: Ünitelerden kaynaklanan, EK-2’de B grubu altında yer alan kontamine olmamış, tekrar kullanılabilir,
geri dönüştürülebilir ve geri kazanılabilir plastik, metal, cam ve kağıt-karton ambalajların atıklarını,
Tıbbi Atık: Ünitelerden kaynaklanan, EK-2’de C, D ve E grupları altında yer alan enfeksiyöz, patolojik ve kesici-delici
atıkları,
Tehlikeli Atık: Ünitelerden kaynaklanan, EK-2’de F grubu altında yer alan genotoksik, farmasötik ve kimyasal atıklar
ile ağır metal içeren atıkları ve basınçlı kapları,
Enfeksiyöz Atık: Enfeksiyon yapıcı etkenleri taşıdığı bilinen veya taşıması muhtemel başta kan ve kan ürünleri
olmak üzere her türlü vücut sıvıları ile insan dokuları, organları, anatomik parçalar, otopsi materyali, plasenta, fetus ve diğer
patolojik materyali; bu tür materyal ile bulaşmış eldiven, örtü, çarşaf, bandaj, flaster, tamponlar, eküvyon ve benzeri atıkları;
hemodiyaliz ünitesi ve karantina altındaki hastaların vücut çıkartılarını; bakteri ve virüs tutucu hava filtrelerini; enfeksiyöz
ajanların laboratuvar kültürlerini ve kültür stoklarını; araştırma amacı ile kullanılan enfekte deney hayvanlarının leşleri ile
enfekte hayvanlara ve çıkartılarına temas etmiş her türlü malzemeyi, veterinerlik hizmetlerinden kaynaklanan atıkları,
Patolojik Atık: Cerrahi girişim, otopsi veya anatomi çalışması sonucu ortaya çıkan dokuları, organları, vücut
parçalarını, insan fetusunu ve hayvan cesetlerini,
Kesici-Delici Atık: Şırınga, enjektör ve diğer tüm deri altı girişim iğneleri, lanset, bisturi, bıçak, serum seti iğnesi,
cerrahi sütur iğneleri, biyopsi iğneleri, intraket, kırık cam, ampul, lam-lamel, kırılmış cam tüp ve petri kapları gibi batma,
delme, sıyrık ve yaralanmalara neden olabilecek atıkları,
Farmasötik Atık: Kullanma süresi dolmuş veya artık kullanılmayan, ambalajı bozulmuş, dökülmüş ve kontamine
olmuş ilaçlar, aşılar, serumlar ve diğer farmasötik ürünler ve bunların artıklarını ihtiva eden kullanılmış eldivenler,
hortumlar, şişeler ve kutuları,
Genotoksik Atık: Hücre DNA’sı üzerinde mutasyon yapıcı, kanserojen veya insan veya hayvanda düşüğe neden
olabilen türden farmasötik ve kimyasal maddeleri, kanser tedavisinde kullanılan sitotoksik (antineoplastik) ürünleri ve
radyoaktif materyali ihtiva eden atıklar ile bu tür ajanlarla tedavi gören hastaların idrar ve dışkı gibi vücut çıkartılarını,
Kimyasal Atık: Ünitelerde tedavi, tanı veya deneysel araştırmalar gibi tıbbi alanlarda kullanılan ve insan ve çevre
sağlığı için çeşitli etkilerle zararlı olabilen kimyasal maddelerin gaz, katı veya sıvı atıklarını,
Ağır Metal İçeren Atıklar: Ünitelerde tedavi, tanı veya deneysel araştırmalar gibi tıbbi alanlarda kullanılan
termometre, tansiyon ölçme aleti ve radyasyondan korunma amaçlı paneller gibi alet ve ekipmanların içinde veya
bünyesinde bulunan cıva, kadmiyum, kurşun içeren atıkları,
Basınçlı Kaplar: Ünitelerde tedavi, tanı veya deneysel araştırmalar gibi tıbbi alanlarda kullanılan gazları içinde
bulunduran silindirleri, kartuşları ve kutuları,
Kontaminasyon: Bir enfeksiyöz etkenin herhangi bir eşyaya, yüzeye veya kişiye bulaşmasını,
57
Geçici Depolama: Atıkların bertaraf alanına taşınmasından önce ünite içinde inşa edilen birimlerde veya
konteynerlerde 48 saati geçmemek üzere geçici süre ile bekletilmesini,
Nihai Bertaraf: Tıbbi atıkların çevreye ve insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde ilgili mevzuatlarda öngörülen
her türlü önlemin alındığı tesislerde yakılması veya düzenli depolanması suretiyle yok edilmesini veya zararsız hale
getirilmesini,
Düzenli Depolama Tesisi: Tıbbi atıkların düzenli depolama yoluyla bertaraf edildiği tesisleri,
Yakma Tesisi: Ortaya çıkan yanma ısısını yeniden kazanabilen veya kazanamayan ve atıkların termal arıtımına
adanmış olan her türlü sabit veya seyyar teknik birim veya ekipmanı (atıkların oksitlenme yoluyla yakılmasının yanısıra
piroliz, gaz haline getirme veya plazma işlemleri gibi diğer termal arıtma işlemleri dahil),
Tıbbi Atık Torbası veya Kabı: Tıbbi atıkların toplanması ve biriktirilmesi amacıyla kullanılan, teknik özellikleri 13
üncü maddede belirtilen, kırmızı renkli, güvenli kapatılabilir, plastik biriktirme kabını,
Otoklav Torbası: Tıbbi atıkların basınçlı buhar ile sterilizasyon işlemine tabi tutulması durumunda, tıbbi atıkların
toplanması ve biriktirilmesi amacıyla kullanılan ve teknik özellikleri 13 üncü maddede belirtilen, kırmızı renkli, güvenli
kapatılabilir, plastik biriktirme kabını,
Kesici-Delici Atık Kabı: Kesici ve delici atıkların toplanması ve biriktirilmesi amacıyla kullanılan, teknik özellikleri 13
üncü maddede belirtilen biriktirme kabını,
Uluslararası Biyotehlike Amblemi: Tıbbi atık torbaları veya kapları ile kesici-delici atık kapları, bunların
taşınmasında kullanılan konteyner ve araçlar ile geçici depolama birimlerinin üzerlerinde bulundurulması gereken ve bir
örneği EK-3’de verilen amblemi,
Tıbbi Atıklar Sorumlusu: EK-1’de belirtilen ünitelerin başhekimlerini, başhekimin bulunmadığı yerlerde mesul
müdürü,
Ünite İçi Taşıma: Atıkların üretildiği yerlerden uygun taşıma araçları ile alınarak geçici depolama birimlerine
götürülmesi işlemini,
Taşıma: Atıkların geçici depolama birimlerinden uygun taşıma araçları ile alınarak bertaraf alanına götürülmesi
işlemini,
Konteyner: Paslanmaz metal, plastik veya benzeri malzemeden yapılmış, tekerlekli, kapaklı, kapakları kilitlenir, en
az 0.8 m3 hacminde geçici depolama birimini,
Sterilizasyon: Bakteri sporları dahil her türlü mikrobiyal yaşamın fiziksel, kimyasal, mekanik metotlar veya
radyasyon (irradiation) yoluyla tamamen yok edilmesini veya bu mikroorganizmaların seviyesinin % 99,9999 oranında
azaltılmasını,
Sterilizasyon Yükü: Sterilizatörde eş zamanlı olarak sterilize edilecek veya edilmiş atığı,
Maruz Bırakılma Süresi: Sterilizatörde belirli sıcaklık, basınç ve nem sağlandıktan sonra, bu koşullarda atığın işlem
gördüğü süreyi,
Biyolojik İndikatör: Sterilizasyon etkinliğinin araştırılmasında, kağıt şerit (strip) veya benzeri bir taşıyıcı
mekanizmaya inoküle edilmiş standart/bilinen bir mikroorganizmayı,
Kimyasal İndikatör: Sterilizasyon etkinliğinin araştırılmasında kağıt bant veya benzeri bir taşıyıcıya emdirilmiş,
yüksek ısı ile renk değiştiren kimyasal maddeyi,
Yerleşme Alanı: İmar planı sınırı içindeki yerleşik ve iskân edilmiş alanların tümünü,
Ön Lisans: Bu Yönetmelik gereğince, tıbbi atık bertaraf tesisi ile sterilizasyon tesisi kurmak isteyen gerçek ve tüzel
kişilerin Bakanlıktan almaları gereken, kuracakları tesisle ilgili her türlü plan, proje, rapor, teknik veri, açıklamalar ve diğer
dokümanlara ilişkin tesisin projelendirilmesine ilişkin izni,
58
Lisans: Bu Yönetmelik gereğince tıbbi atık taşıyan belediye veya firmaların valilikten; tıbbi atık bertaraf tesisi ile
sterilizasyon tesisi kurmak ve işletmek isteyenlerin ise Bakanlıktan alacakları ve konu ile ilgili yeterli uzman ve teknolojik
imkânlara sahip olduğunu gösterir belgeyi,
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Genel İlkeler, Görev, Yetki ve Yükümlülükler
Genel ilkeler
Madde 5- Tıbbi atıkların yönetimine ilişkin ilkeler şunlardır;
a) Tıbbi atıkların çevre ve insan sağlığına zarar verecek şekilde doğrudan veya dolaylı olarak alıcı ortama verilmesi
yasaktır.
b) Tıbbi, tehlikeli ve evsel atıkların oluşumunun ve miktarının kaynağında en aza indirilmesi esastır.
c) Tıbbi atıkların, tehlikeli ve evsel atıklar ile karıştırılmaması esastır.
d) Tıbbi atıkların kaynağında diğer atıklardan ayrı olarak toplanması, biriktirilmesi, taşınması ve bertarafı esastır.
e) Tıbbi atıkların yarattığı çevresel kirlenme ve bozulmadan doğan zararlardan dolayı tıbbi atık üreticileri,
taşıyıcıları ve bertarafçıları kusur şartı olmaksızın sorumludurlar.
f) Tıbbi atıkların yönetiminden sorumlu kişi, kurum/kuruluşlar, bu atıkların çevre ve insan sağlığına olabilecek
zararlı etkilerinin azaltılması için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdürler.
g) Tıbbi atık üreticileri atıklarının bertarafı için gerekli harcamaları karşılamakla yükümlüdürler.
h) Tıbbi atık üreten sağlık kuruluşları ile bu atıkların taşınması ve bertarafından sorumlu belediyelerin/özel sektör
firmalarının tıbbi atık yönetimiyle ilgili personelinin periyodik olarak eğitimden ve sağlık kontrolünden geçirilmesi ve tıbbi
atık yönetimi kapsamındaki faaliyetlerin bu personel tarafından yapılması esastır.
Bakanlığın görev ve yetkileri
Madde 6- Bakanlık;
a) Tıbbi atıkların çevreyle uyumlu bir şekilde yönetimine ilişkin program ve politikaları saptamak, bu Yönetmeliğin
uygulanmasına yönelik işbirliği ve koordinasyonu sağlamak ve gerekli idari tedbirleri almakla,
b) Tıbbi atıkların oluşumundan bertarafına kadar yönetimlerini kapsayan bütün faaliyetlerin kontrolünü ve
periyodik denetimlerini yapmakla,
c) Tıbbi atıkların çevreyle uyumlu yönetimine ilişkin en yeni sistem ve teknolojilerin uygulanmasında ulusal ve
uluslar arası koordinasyonu sağlamakla,
d) Tıbbi atık bertaraf tesisleri ile sterilizasyon tesislerine ön lisans ve lisans vermekle,
yükümlüdür.
Mülki amirlerin görev ve yetkileri
Madde 7- Mahallin en büyük mülki amiri;
a) Tıbbi atıkların oluşumundan bertarafına kadar yönetimlerini kapsayan bütün faaliyetlerin kontrolünü ve
periyodik denetimini yapmak, ilgili mevzuata aykırılık halinde gerekli yaptırımın uygulanmasını sağlamakla,
59
b) İl sınırları içinde oluşan, toplanan ve bertaraf edilen tıbbi atıkların miktarı ile ilgili bilgileri sağlık kuruluşlarından
ve belediyelerden temin etmek, değerlendirmek ve yıl sonunda rapor halinde Bakanlığa göndermekle,
c) Tıbbi atık taşıma araçlarına taşıma lisansı vermekle ve faaliyetlerini denetlemekle, lisans verilen araç, belediye
ve firmalarla ilgili bilgileri yıl sonunda Bakanlığa göndermekle,
d) Tıbbi atıkların toplanması, taşınması ve bertarafında uygulanacak ücreti mahalli çevre kurulu aracılığıyla
belirlemekle,
e) Lisans verilen tıbbi atık bertaraf tesisleri ile sterilizasyon tesislerinin faaliyetlerini izlemek, denetlemek, ilgili
mevzuata aykırılık halinde gerekli yaptırımın uygulanmasını sağlamakla,
görevli ve yetkilidir.
Tıbbi atık üreticilerinin yükümlülükleri
Madde 8- Tıbbi atık üreticileri;
a) Atıkları kaynağında en aza indirecek sistemi kurmakla,
b) Atıkların ayrı toplanması, taşınması ve geçici depolanması ile bir kaza anında alınacak tedbirleri içeren ünite içi
atık yönetim planını hazırlamak ve uygulamakla,
c) Tıbbi, tehlikeli ve evsel nitelikli atıklar ile ambalaj atıklarını birbirleri ile karışmadan kaynağında ayrı olarak
toplamakla,
d) Tıbbi atıklar ile kesici-delici atıkları toplarken teknik özellikleri bu Yönetmelikte belirtilen torbaları ve kapları
kullanmakla,
e) Ayrı toplanan tıbbi ve evsel nitelikli atıkları sadece bu iş için tahsis edilmiş araçlar ile ayrı ayrı taşımakla,
f) Atıkları geçici depolamak amacıyla geçici atık deposu inşa etmek veya konteyner bulundurmakla, yataksız ünite
olması durumunda ise atıklarını en yakındaki geçici atık deposuna/konteynerine götürmek veya bu atıkları toplama aracına
vermekle,
g) Tıbbi atıkların yönetimiyle görevli personelini periyodik olarak eğitmekle/eğitimini sağlamakla,
h) Tıbbi atıkların yönetimiyle görevli personelinin özel giysilerini sağlamakla,
i) Tıbbi atıkların toplanması, taşınması ve bertarafı için gereken harcamaları atık bertarafçısına ödemekle,
j) Oluşan tıbbi atık miktarı ile ilgili bilgileri düzenli olarak kayıt altına almak, yıl sonu itibari ile valiliğe göndermek,
bu bilgileri en az üç yıl süre ile muhafaza etmek ve talep edilmesi halinde Bakanlığın incelemesine açık tutmakla,
yükümlüdürler.
Belediyelerin yükümlülükleri
Madde 9- Belediyeler;
a) Tıbbi atıkların geçici atık depolarından veya konteynerlerinden alınarak toplanması, taşınması, sterilizasyon
işlemine tabi tutulması ve bertarafı ile ilgili detayları içeren Tıbbi Atık Yönetim Planı’nı hazırlamak, uygulamak ve halkın
bilgilenmesini sağlamakla,
b) Tıbbi atıkları geçici atık depolarından alarak bertaraf sahasına taşımak/taşıttırmakla,
c) Tıbbi atık bertaraf/sterilizasyon tesislerini kurmak/kurdurmak, işletmek/işlettirmekle,
d) Kuracakları tıbbi atık bertaraf tesisleri ile sterilizasyon tesisleri için ön lisans/lisans almakla,
e) Tıbbi atık taşıma araçları için taşıma lisansı almakla,
60
f) Geçici atık depolarına yapı ruhsatı vermekle,
g) Tıbbi atıkların yönetimiyle görevli personelini periyodik olarak eğitmekle/eğitimini sağlamakla,
h) Tıbbi atıkların yönetimiyle görevli personelin özel giysilerini sağlamakla,
i) Sağlık kuruluşlarından toplanan, taşınan ve bertaraf edilen tıbbi atık miktarlarını kayıt altına almak, bu bilgileri yıl
sonu itibari ile valiliğe göndermek ve talep edilmesi halinde Bakanlığın incelemesine açık tutmakla,
yükümlüdürler.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Atıkların Ünite İçinde Ayrılması, Toplanması ve Taşınması
Ünite içi atık yönetim planı
Madde 10- Üniteler, EK-2’de belirtilen atıkların kaynağında ayrı toplanması ve biriktirilmesi, atıkların toplanması
ve taşınmasında kullanılacak ekipman ve araçlar, atık miktarları, toplama sıklığı, geçici depolama sistemleri, toplama
ekipmanlarının temizliği ve dezenfeksiyonu, kaza anında alınacak önlemler ve yapılacak işlemler, bu atıkların yönetiminden
sorumlu personel ve eğitimleri başta olmak üzere detaylı bilgileri içeren Ünite İçi Atık Yönetim Planı’nı hazırlamak ve
uygulamak zorundadır.
Evsel nitelikli atıklar
Madde 11- EK-2’de A grubu altında yer alan evsel nitelikli atıklar, tıbbi, tehlikeli ve ambalaj atıklarından ayrı olarak
siyah renkli plastik torbalarda toplanırlar. Ayrı toplanan evsel nitelikli atıklar, ünite içinde sadece bu iş için ayrılmış taşıma
araçları ile taşınarak geçici atık deposuna veya konteynerine götürülür ve ayrı olarak geçici depolanırlar. Evsel nitelikli atıklar
toplanmaları sırasında tıbbi atıklar ile karıştırılmazlar. Karıştırılmaları durumunda tıbbi atık olarak kabul edilirler.
Toplanan evsel nitelikli atıkların, Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda taşınmaları ve
bertaraf edilmeleri sağlanır.
Ambalaj atıkları
Madde 12- EK-2’de B grubu altında yer alan kağıt, karton, plastik ve metal ambalaj atıkları, kontamine olmamaları
şartıyla diğer atıklardan ayrı olarak mavi renkli plastik torbalarda toplanırlar. Serum ve ilaç şişeleri gibi cam ambalaj atıkları
ise yine kontamine olmamaları şartıyla cam ambalaj kumbaralarında, kumbara olmaması halinde ise diğer ambalaj atıkları
ile birlikte mavi renkli plastik torbalarda toplanırlar. Kullanılmış serum şişeleri ayrı toplanmadan önce, uçlarındaki lastik,
hortum, iğne gibi hasta ile temas eden kontamine olmuş materyallerden ayrılır. Kontamine materyaller diğer tıbbi atıklar ile
birlikte 13 üncü maddede belirtilen esaslara göre toplanır.
Toplanan ambalaj atıklarının, Ambalaj ve Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda geri
kazanılmaları sağlanır.
Tıbbi atıklar
Madde 13- EK-2’de C, D ve E grupları altında yer alan tıbbi atıklar, başta doktor, hemşire, ebe, veteriner, diş
hekimi, laboratuvar teknik elemanı olmak üzere ilgili sağlık personeli tarafından oluşumları sırasında kaynağında diğer atıklar
ile karıştırılmadan ayrı olarak biriktirilir. Toplama ekipmanı, atığın niteliğine uygun ve atığın oluştuğu kaynağa en yakın
noktada bulunur. Tıbbi atıklar hiçbir suretle evsel atıklar, ambalaj atıkları ve tehlikeli atıklar ile karıştırılmaz.
Tıbbi atıkların toplanmasında; yırtılmaya, delinmeye, patlamaya ve taşımaya dayanıklı; orijinal orta yoğunluklu
polietilen hammaddeden sızdırmaz, çift taban dikişli ve körüksüz olarak üretilen, çift kat kalınlığı 100 mikron olan, en az 10
kilogram kaldırma kapasiteli, üzerinde görülebilecek büyüklükte ve her iki yüzünde “Uluslararası Biyotehlike” amblemi ile
“DİKKAT TIBBİ ATIK” ibaresini taşıyan kırmızı renkli plastik torbalar kullanılır. Torbalar en fazla ¾ oranında doldurulur,
ağızları sıkıca bağlanır ve gerekli görüldüğü hallerde her bir torba yine aynı özelliklere sahip diğer bir torbaya konularak
kesin sızdırmazlık sağlanır. Bu torbalar hiçbir şekilde geri kazanılmaz ve tekrar kullanılmaz. Tıbbi atık torbalarının içeriği
hiçbir suretle sıkıştırılmaz, torbasından çıkarılmaz, boşaltılmaz ve başka bir kaba aktarılmaz.
Tıbbi atıkların basınçlı buhar ile sterilizasyon işlemine tabi tutulması durumunda atıklar otoklav torbaları ile
otoklavlanabilir kesici-delici tıbbi atık kaplarına konulurlar. Otoklav torbalarının yukarıda belirtilen teknik özelliklerin yanı
sıra 1400C’a kadar nemli-basınçlı ısıya dayanıklı ve buhar geçirgenliğine haiz olması zorunludur.
61
Sıvı tıbbi atıklar da uygun emici maddeler ile yoğunlaştırılarak yukarıda belirtilen torbalara konulur.
Kesici ve delici özelliği olan atıklar diğer tıbbi atıklardan ayrı olarak delinmeye, yırtılmaya, kırılmaya ve patlamaya
dayanıklı, su geçirmez ve sızdırmaz, açılması ve karıştırılması mümkün olmayan, üzerinde “Uluslararası Biyotehlike” amblemi
ile “DİKKAT! KESİCİ ve DELİCİ TIBBİ ATIK” ibaresi taşıyan plastik veya aynı özelliklere sahip lamine kartondan yapılmış kutu
veya konteynerler içinde toplanır. Bu biriktirme kapları, en fazla ¾ oranında doldurulur, ağızları kapatılır ve kırmızı plastik
torbalara konur. Kesici-delici atık kapları dolduktan sonra kesinlikle sıkıştırılmaz, açılmaz, boşaltılmaz ve geri kazanılmaz.
Tıbbi atık torbaları ve kesici-delici atık kapları ¾ oranında dolduklarında derhal yenileri ile değiştirilirler. Yeni torba
ve kapların kullanıma hazır olarak atığın kaynağında veya en yakınında bulundurulması sağlanır.
Tehlikeli atıklar
Madde 14- EK-2’de F grubu altında yer alan genotoksik atıklar, farmasötik atıklar, ağır metal içeren atıklar,
kimyasal atıklar ve basınçlı kaplar diğer atıklardan ayrı olarak toplanırlar. Bu atıkların bertarafı Tehlikeli Atıkların Kontrolü
Yönetmeliğine göre yapılır.
Bu grupta yer alan kimyasal atıklar, toksik, korozif (pH<2 ve pH>12), yanıcı ve reaktif (su ile reaksiyon verebilen,
şoklara hassas) özelliklerden en az birine sahip olmaları durumunda tehlikeli atık olarak kabul edilirler. Bu özelliklerden
hiçbirine sahip olmayan tehlikesiz kimyasal atıklardan katı olanlar evsel atıklar ile birlikte toplanırlar, sıvı olanlar ise
kanalizasyon sistemi ile uzaklaştırılırlar.
Ünitelerde oluşan röntgen banyo suları, Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda geri
kazanılır veya bertaraf edilir.
Tehlikeli atıklar kesinlikle kanalizasyon sistemine boşaltılmaz, doğrudan havaya verilmez, düşük sıcaklıklarda
yakılmaz, evsel atıklarla karıştırılmaz ve depolanarak bertaraf edilmez.
Radyoaktif atıklar
Madde 15- Radyoaktif atıklar hakkında bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz. Bu atıkların bertarafı Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu mevzuatı doğrultusunda yapılır.
Tıbbi atıkların ünite içinde taşınması
Madde 16- Tıbbi atık torbaları ünite içinde bu iş için eğitilmiş personel tarafından, tekerlekli, kapaklı, paslanmaz
metal, plastik veya benzeri malzemeden yapılmış, yükleme-boşaltma esnasında torbaların hasarlanmasına veya delinmesine
yol açabilecek keskin kenarları olmayan, yüklenmesi, boşaltılması, temizlenmesi ve dezenfeksiyonu kolay ve sadece bu iş için
ayrılmış araçlar ile toplanır ve taşınırlar. Tıbbi atıkların ünite içinde taşınmasında kullanılan araçlar turuncu renkli olacak,
üzerlerinde “Uluslararası Biyotehlike” amblemi ile “Dikkat! Tıbbi Atık” ibaresi bulunacaktır.
Tıbbi atık torbaları ağızları sıkıca bağlanmış olarak ve sıkıştırılmadan atık taşıma araçlarına yüklenir, toplama ve
taşıma işlemi sırasında el veya vücut ile temastan kaçınılır. Atık torbaları asla elde taşınmazlar. Taşıma işlemi sırasında atık
bacaları ve yürüyen şeritler kullanılmaz.
Tıbbi atıklar ile evsel nitelikli atıklar aynı araca yüklenmez ve taşınmazlar. Atık taşıma araçları her gün düzenli
olarak temizlenir ve dezenfekte edilirler. Araçların içinde herhangi bir torbanın patlaması veya dökülmesi durumunda atıklar
güvenli olarak boşaltılır ve taşıma aracı ivedilikle dezenfekte edilir.
Tıbbi atıkların ünite içinde taşınması ile görevlendirilen personelin, taşıma sırasında 26 ncı maddede belirtilen
şekilde özel nitelikli turuncu renkli elbise giymesi ve bunun ilgili ünite tarafından karşılanması zorunludur.
Ünite içinde uygulanan toplama programı ve atık taşıma araçlarının izleyeceği güzergah, hastaların tedavi olduğu
yerler ile diğer temiz alanlardan, insan ve hasta trafiğinin yoğun olduğu bölgelerden mümkün olduğunca uzak olacak şekilde
belirlenir.
Küçük miktarlarda üretilen tıbbi atıkların toplanması
62
Madde 17- EK-1 c’de belirtilen ünitelerde oluşan tıbbi atıklar, diğer atıklardan ayrı olarak 13 üncü maddede
özellikleri belirtilen tıbbi atık torbaları ve kesici-delici atık kapları ile toplanırlar ve 22 nci maddede açıklandığı şekilde geçici
depolanırlar.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Atıkların Geçici Depolanması
Geçici depolama
Madde 18- EK-1’de yer alan ve en az 20 yatak kapasitesine sahip üniteler geçici atık deposu inşa etmekle, daha az
yatağa sahip üniteler ise aynı işlevi görecek konteyner bulundurmakla yükümlüdürler.
Atıklar, bertaraf sahasına taşınmadan önce 48 saatten fazla olmamak üzere bu depolarda veya konteynerlerde
bekletilebilir. Bekleme süresi, geçici atık deposu içindeki sıcaklığın 4 °C nin altında olması koşuluyla bir haftaya kadar
uzatılabilir.
Geçici atık deposu
Madde 19- Geçici atık deposunun özellikleri şunlardır:
a) Geçici atık deposu iki bölmeli kapalı bir mekan olarak inşa edilir. Birinci bölmede tıbbi atıklar, ikinci bölmede
ise evsel nitelikli atıklar depolanır.
b) Geçici atık deposunun hacmi en az iki günlük atığı alabilecek boyutlarda olur.
c) Deponun tabanı ve duvarları sağlam, geçirimsiz, mikroorganizma ve kir tutmayan, temizlenmesi ve
dezenfeksiyonu kolay bir malzeme ile kaplanır.
d) Depolarda yeterli bir aydınlatma ve pasif havalandırma sistemi bulunur ve sıcak bölgelerde depo özel olarak
soğutulur.
e) Depo kapıları dışarıya doğru açılır veya sürmeli yapılır. Kapılar daima temiz ve boyanmış durumda olur. Tıbbi
atıkların konulduğu bölmenin kapısı turuncu renge boyanır, üzerinde görülebilecek şekilde ve siyah renkli “Uluslararası
Biyotehlike” amblemi ile siyah harfler ile yazılmış “Dikkat! Tıbbi Atık” ibaresi bulunur.
f) Depo kapıları kullanımları dışında daima kapalı ve kilitli tutulur, yetkili olmayan kişilerin girmelerine izin
verilmez. Depo ve kapıları, içeriye herhangi bir hayvan girmeyecek şekilde inşa edilir.
g) Geçici atık depolarının içi ve kapıları görevli personelin rahatlıkla çalışabileceği, atıkların kolaylıkla
boşaltılabileceği, depolanabileceği ve yüklenebileceği boyutlarda inşa edilir.
h) Geçici atık deposu, atık taşıma araçlarının kolaylıkla ulaşabileceği ve yanaşabileceği yerlerde ve şekilde inşa
edilir.
i) Geçici atık deposu, hastane giriş ve çıkışı ve otopark gibi yoğun insan ve hasta trafiğinin olduğu yerler ile gıda
depolama, hazırlama ve satış yerlerinin yakınlarına inşa edilemez.
j) Tıbbi atıkların konulduğu bölmenin temizliği ve dezenfeksiyonu kuru olarak yapılır. Bölme atıkların boşaltılmasını
müteakiben temizlenir, dezenfekte edilir ve gerekirse ilaçlanır. Tıbbi atık içeren bir torbanın yırtılması veya boşalması
sonucu dökülen atıklar uygun ekipman ile toplandıktan, sıvı atıklar ise uygun emici malzeme ile yoğunlaştırıldıktan sonra
tekrar kırmızı renkli plastik torbalara konulur ve kullanılan ekipman ile birlikte bölme derhal dezenfekte edilir.
k) Evsel nitelikli atıkların konulduğu bölmede kanalizasyona bağlı ızgaralı bir drenaj sistemi ve bölmenin kolaylıkla
temizlenebilmesi için basınçlı bir su musluğu bulunur. Bölme atıkların boşaltılmasını müteakiben temizlenir, gerekirse
dezenfekte edilir ve ilaçlanır.
63
l) Temizlik ekipmanı, koruyucu giysiler, atık torbaları ve konteynerler geçici atık depolarına yakın yerlerde
depolanırlar.
Geçici atık depolarına ruhsat alınması
Madde 20- 18 inci madde uyarınca geçici atık deposu kurmakla yükümlü olan ünitelere yapı ruhsatı vermeye;
a) Belediye ve mücavir alan sınırları içinde kalan ve büyükşehir belediyesi olan yerlerde büyükşehir belediye
başkanlığı, diğer yerlerde belediye başkanlıkları,
b) Belediye ve mücavir alan sınırları dışında kalan yerlerde valilikler,
yetkilidir.
Konteynerlerin geçici atık deposu olarak kullanılması
Madde 21- EK-1’de belirtilen ve 20’den az yatağa sahip üniteler, geçici atık deposu olarak konteyner kullanmak
zorundadırlar. Bu amaçla kullanılacak konteynerlerin aşağıdaki teknik özelliklere haiz olması zorunludur:
a) Konteynerler ünitenin en az iki günlük tıbbi atığını alabilecek boyutta ve sayıda olur.
b) Konteynerler, kullanıldıkları ünitenin bulunduğu parsel sınırları içinde; doğrudan güneş almayan; hastane giriş-
çıkışı, otopark ve kaldırım gibi yoğun insan ve hasta trafiğinin olduğu yerler ile gıda depolama, hazırlama ve satış yerlerinden
uzağa yerleştirilirler.
c) Konteynerlerin iç yüzeyleri yükleme-boşatma sırasında torbaların hasarlanmasına veya delinmesine yol
açabilecek keskin kenarlar ve dik köşeler içermez. Kesişen yüzeyler yumuşak dönüşlerle birbirine birleşir.
c) Konteynerlerin kapakları kullanımları dışında daima kapalı ve kilitli tutulur, yetkili olmayan kişilerin açmasına
izin verilmez. Kapaklar, konteynerin içine herhangi bir hayvan girmeyecek şekilde dizayn ve inşa edilir.
d) Konteynerlerin dış yüzeyleri turuncu renge boyanır, üzerlerinde görülebilecek uygun büyüklükte ve siyah renkli
“Uluslararası Biyotehlike” amblemi ile siyah harfler ile yazılmış “Dikkat! Tıbbi Atık” ibaresi bulunur.
e) Konteynerler daima temiz ve boyanmış durumda olur.
f) Konteynerler, atıkların boşaltılmasını müteakiben her gün veya herhangi bir kazadan hemen sonra temizlenir ve
dezenfekte edilir.
EK-1’de belirtilen ve 20’den az yatağa sahip üniteler, istedikleri takdirde geçici atık deposu da inşa edebilirler.
Küçük miktarlarda üretilen tıbbi atıkların geçici depolanması
Madde 22- EK-1 c’de belirtilen ünitelerde oluşan ve tıbbi atık torbaları ile kesici-delici atık kapları ile toplanan tıbbi
atıklar, teknik özellikleri 16 ncı maddede belirtilen taşıma araçları ile en yakında bulunan geçici atık deposuna veya
konteynerine götürülür. Böyle bir imkanın olmaması halinde üretilen tıbbi atıkların ilgili belediyenin tıbbi atık toplama ve
taşıma aracı tarafından alınması sağlanır. Bu durumda tıbbi atıklar güvenli bir şekilde muhafaza edilir ve gerekirse ikinci bir
tıbbi atık torbasının içine konulur. Atıklar, tıbbi atık toplama aracı gelmeden önce kesinlikle dışarıya bırakılmaz, evsel atıklar
ile karıştırılmaz ve evsel atıkların toplandığı konteynerlere konulmaz.
Bu sağlık kuruluşları, ilgili mercilerden çalışma izni almadan önce, atıklarının geçici depolanması konusunda en
yakında bulunan geçici atık deposu veya konteynerin ait olduğu sağlık kuruluşu ya da atıklarının toplanması konusunda ilgi
belediye ile anlaşma yapmak ve bu anlaşmayı valiliğe ibraz etmekle yükümlüdür.
Atık bertarafında mali yükümlülük
Madde 23- Tıbbi atık üreticileri, ürettikleri atıkların toplanması, taşınması ve bertarafı için gereken harcamaları,
bertaraf eden kurum ve kuruluşa ödemekle yükümlüdürler. Bu Yönetmelikteki teknik kriterlere uygun olmak şartıyla,
toplama, taşıma ve bertaraf harcamalarına esas olacak tıbbi atık bertaraf ücreti, her yıl tıbbi atık üreticileri ve bertaraf
edecek kurum ve kuruluşların görüşleri de alınarak il mahalli çevre kurulu tarafından tespit ve ilan edilerek Bakanlığa
64 bildirilir. Ücretin ödenmemesi tıbbi atıkların bertarafı için bir engel oluşturmaz. Tıbbi atık bertaraf ücretinin ödenmemesi
durumunda, bu bedel 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tıbbi atık
üreticilerinden tahsil edilir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Tıbbi Atıkların Bertaraf Alanına Taşınması
Ünitelerin sorumluluğu
Madde 24- EK-1’de belirtilen üniteler, tıbbi atıkların bertaraf sahasına güvenli bir şekilde taşınmasının sağlanması
amacıyla, tıbbi atıkları bu Yönetmelikte belirtilen teknik kriterlere haiz torba ve kaplar içinde, belirtilen usul ve esaslara
uygun şekilde biriktirmek ve ambalajlamak zorundadırlar.
Geçici atık deposu veya konteynerler içinde, başta görevli personel olmak üzere çevre ve insan sağlığı ile taşımayı
olumsuz etkileyecek şekilde ağzı bağlanmamış, yırtılmış, patlamış, dökülmüş tıbbi atık torbaları ve kapları ile tıbbi atık
torbası haricinde başka bir torba ile tıbbi atık atıldığının veya tıbbi atıkların konteynerlere doğrudan boşaltıldığının tespit
edilmesi halinde, tespit edilen olumsuzluk giderilene kadar hiçbir suretle tıbbi atıklar toplanmaz ve taşınmazlar.
Tıbbi atıkların taşınması
Madde 25- Tıbbi atıkların geçici atık depoları ve konteynerler ile EK-1 c’de belirtilen diğer ünitelerden alınarak
bertaraf tesisine taşınmasından büyükşehirlerde büyükşehir belediyeleri, diğer yerlerde ise belediyeler ile yetkilerini
devrettiği kişi ve kuruluşlar sorumludur.
Bu kurum ve kuruluşlar, tıbbi atıkların taşınması ile görevli personeli periyodik olarak eğitmek, sağlık kontrolünden
geçirmek ve diğer koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdürler.
Personelin özel giysileri
Madde 26- Tıbbi atıkları taşımakla görevlendirilen temizlik personeli çalışma sırasında eldiven, koruyucu gözlük,
maske kullanır; çizme ve özel koruyucu turuncu renkli elbise giyer. Taşıma işleminde kullanılan özel giysi ve ekipmanlar ayrı
bir yerde muhafaza edilir. Bunların temizlenmesi belediyece veya belediyenin görevlendireceği kuruluşça yapılır.
Tıbbi atıkların taşınmasına ilişkin kurallar
Madde 27- Tıbbi atıkların;
a) Emniyetli bir şekilde, etrafa yayılmadan ve sızıntı suları akıtılmadan nihai bertaraf sahasına getirilmesi,
b) Taşınması sırasında transfer istasyonlarının kullanılmaması,
c) Taşıma araçlarının günde en az bir kere temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi,
d) Konulduğu kırmızı torbaların patlaması veya başka bir nedenle etrafa yayılması durumlarında derhal
temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi,
e) Toplanması ve taşınması için kullanılan araçların başka işlerde kullanılmaması, zorunludur.
Tıbbi atık torbaları doğrudan tıbbi atık taşıma aracına yüklenebileceği gibi, tekerlekli/kapaklı plastik veya metal
konteynerler içinde de atık taşıma aracına yüklenebilirler. Taşımanın bu şekilde yapılması durumunda konteynerler de
günde en az bir kez temizlenir ve dezenfekte edilir.
Tıbbi atık taşıma araçlarının teknik özellikleri
Madde 28- Tıbbi atıkların toplanması ve taşınması için kullanılan araçlarda;
a) Atıkların yüklendiği kısmın tamamen kapalı yapılması,
b) Sıkıştırma mekanizmasının bulunmaması,
65
c) Şoför mahalli ile atık yükleme kısmı arasında boşluk bulunması,
d) Atık yükleme kısmının kaza halinde zarar görmemesi için sağlam yapılması,
e) Atık yükleme kısmının iç yüzeyinin paslanmaz, kolaylıkla temizlenebilen ve dezenfekte edilebilen düzgün yüzeyli
olması,
f) Dik köşeler içermemesi, kesişen yüzeylerin yumuşak dönüşlerle birbirine birleşmesi,
g) Sağ, sol ve arka yüzeylerinde görülebilecek uygun büyüklükte ve siyah renkli “Uluslararası Biyotehlike” amblemi
ile siyah harfler ile yazılmış “DİKKAT! TIBBİ ATIK” ibaresinin bulunması,
h) Dış yüzeyinin turuncu renge boyanması,
gerekir.
Tıbbi atık taşıma araçlarına lisans alınması
Madde 29- Tıbbi atık taşıma araçları için tıbbi atık taşıma lisansı alınması zorunludur. Bu amaçla EK-4’de belirtilen
esaslara göre ilgili valiliğe başvuruda bulunulur. Lisans, başvuruda bulunan aracın/araçların ait olduğu kurum/kuruluşa ve
gerekli teknik donanıma haiz araca/araçlara verilir. Bu lisans devredilemez. Lisans üç yıl süre ile geçerlidir ve bu sürenin
sonunda yenilenmesi gerekir. Lisans alan, ancak belirlenen standartlara uymayan firmaların lisansları valilikçe iptal edilir.
Tıbbi atık alındı belgesi/makbuzu
Madde 30- Tıbbi atıkların ünitelerden alınması sırasında; atıkların ünite tarafından taşıyıcıya verildiğinin, taşıyıcı
tarafından teslim alındığının ve taşıyıcı tarafından da bertaraf tesisine verildiğinin belgelenmesi amacıyla ünite ile
taşıyıcı/bertaraf eden kurum/kuruluş arasında tıbbi atık alındı belgesi/makbuzu düzenlenir. Bu belge/makbuz üzerinde atığı
üreten ünitenin ismi, adresi, sorumlu kişinin ismi ve irtibat telefonu, tarih, atığın miktarı, taşıyıcı kurum/kuruluşun ismi,
şoförün ismi, aracın plakası, lisans numarası ve bertaraf tesisi ile ilgili bilgiler bulunur.
Yukarıdaki bilgileri içeren tıbbi atık alındı belgesi/makbuzu üç nüsha olarak hazırlanır; bir nüshası atık üreticisi
sağlık kuruluşunda, ikinci nüshası taşıma işlemi yapan kurum/kuruluşta, üçüncü nüshası ise bertaraf tesisi işletmecisi
kurum/kuruluşta kalır ve ilgili görevliler tarafından imzalanır.
İnceleme ve denetim sırasında bu belgenin ilgili tüm taraflarca denetim elemanlarına gösterilmesi zorunludur.
Tıbbi atıkların taşınması sırasında kullanılan bu belge en az bir yıl süre ile muhafaza edilir ve talep edilmesi durumunda
yetkili otoritelerin incelemesine açık tutulur.
ALTINCI BÖLÜM
Tıbbi Atıkların Bertaraf Edilmesi
Belediyelerin sorumluluğu
Madde 31- Tıbbi atıkların sterilizasyon işlemine tabi tutularak zararsız hale getirilmesi, yakılması veya depolanması
suretiyle bertaraf edilmesi ile bu işlemlerin belgelendirilmesinden büyükşehirlerde büyükşehir belediyeleri, büyükşehir
belediyesi olmayan yerlerde ise belediyeler veya yetkilerini devrettiği kişi ve kuruluşlar müteselsilen sorumludur.
Tıbbi atık bertaraf tesisi işletmecisi kişi, kurum ve kuruluşlar, tıbbi atıkların bertarafı ile görevli personeli periyodik
olarak eğitmek, sağlık kontrolünden geçirmek ve diğer koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdürler.
Tıbbi atık yönetim planı
Madde 32- Büyükşehirlerde büyükşehir belediyeleri, büyükşehir belediyesi olmayan yerlerde ise belediyeler; tıbbi
atık oluşumuna neden olan sağlık kuruluşları ile bunların tıbbi atık miktarları ve geçici depolama sistemleri, tıbbi atıkların
toplanması ve taşınmasında kullanılacak ekipman ve araçlar, toplama rotaları, araç temizleme ve dezenfeksiyon, kaza anında
alınacak önlemler ve yapılacak işlemler, sorumlular, eğitim ve tıbbi atıkların bertarafında uyguladıkları sistemler başta olmak
üzere detaylı bilgileri içeren Tıbbi Atık Yönetim Planı’nı hazırlamak ve uygulamak zorundadır. Büyükşehirlerde bu plan ilçe
ve ilk kademe belediyelerinin görüşleri alınmak suretiyle büyükşehir belediyesi tarafından hazırlanır ve uygulanır.
Belediyeler, her bir sağlık kuruluşundan toplanan ve bertaraf edilen tıbbi atık miktarını kayıt altına alırlar ve yıl
sonu itibari ile valiliğe bildirirler.
Tıbbi atıkların yakılması
66
Madde 33- Tıbbi atıklar yakılarak bertaraf edilebilir. Yakma sistemleri büyükşehirlerde büyükşehir belediyeleri,
büyükşehir belediyesi olmayan yerlerde ise belediyeler veya yetkilerini devrettiği kişi ve kuruluşlar tarafından kurulur ve
işletilir. Evsel nitelikli atıkların yakılması için kullanılan yakma tesisleri tıbbi atıkların yakılması için kullanılmaz. Üniteler
tarafından münferit yakma tesisleri kurulamaz ve işletilemez.
Tıbbi atıkların yakılması sırasında uyulacak esaslar
Madde 34- Tıbbi atıkların yakılarak bertaraf edilmesinde, Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’nin yakma ile
ilgili maddelerinde belirtilen esaslara uyulur.
Yakma işlemine tabi tutulacak tıbbi atıklar içinde; başta kırılmış termometreler, kullanılmış piller/bataryalar gibi
yüksek düzeyde civa ve kadmiyum içeren atıklar olmak üzere, gümüş tuzları içeren radyolojik atıklar, ağır metaller içeren
ampuller ve basınçlı kaplar bulunmaz. Yakma işlemine tabi tutulacak tıbbi atıklar içinde büyük miktarlarda genotoksik atık
mevcutsa, sıcaklığın en az 1100 ºC olması zorunludur.
Tıbbi atıklar, Bakanlığın gerekli gördüğü durumlarda ve izni dahilinde, çevreye zarar verilmemesi, gereken
tedbirlerin alınması, baca gazı emisyonlarında Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği hükümlerinin sağlanması ve sürekli
olmamak şartıyla çimento fabrikalarında da yakılabilir.
Yakma tesislerine yer seçimi izni verilmesi
Madde 35- Büyükşehir belediyeleri ve belediyeler, onaylı imar planları esas alınarak yakma tesisi kurmak üzere
seçtikleri yer için mevcut mevzuat çerçevesinde mahalli çevre kurulu kararı ve Bakanlığın uygun görüşü ile, mahallin en
büyük mülki idare amirinden izin alırlar.
Yakma tesislerinin:
a) Karstik bölgelerde; taşkın riskinin yüksek olduğu bölgelerde; heyelan, çığ ve erozyon bölgelerinde kurulmasına
ve işletilmesine izin verilmez.
b) Yer seçiminde, deprem kuşakları ve tektonik koruma bölgeleri ile diğer zemin hareketleri, hakim rüzgar yönü
dikkate alınır.
c) En yakın yerleşme alanına uzaklığı 1000 metreden az olamaz.
Tıbbi atıkların düzenli depolanması
Madde 36- Tıbbi atıklar;
a) Tehlikeli atık depolama alanlarının özel bir bölümünde, tehlikeli atıklardan ayrı olarak,
b) Evsel atıkların bertaraf alanlarının bu Yönetmeliğe uygun olarak yapılmış özel bir bölümünde, evsel atıklardan
ayrı olarak,
c) Sadece tıbbı atıklar için yapılmış özel bir bertaraf alanında,
düzenli depolanarak bertaraf edilirler.
Düzenli depolama tesislerine yer seçimi izni verilmesi
Madde 37- Büyükşehir belediyeleri ve belediyeler, onaylı imar planları esas alınarak düzenli depolama tesisi
kurmak üzere seçtikleri yer için mevcut mevzuat çerçevesinde mahalli çevre kurulu kararı ve Bakanlığın uygun görüşü ile
mahallin en büyük mülki idare amirinden izin alırlar.
Düzenli depolama tesislerinin;
a) Karstik bölgelerde; içme, kullanma ve sulama suyu temin edilen yer altı ve yer üstü suları koruma bölgelerinde;
taşkın riskinin yüksek olduğu bölgelerde; heyelan, çığ ve erozyon bölgelerinde kurulmasına ve işletilmesine izin verilmez.
b) Yer seçiminde, seçilecek yerin jeolojik, hidrojeolojik, jeoteknik özellikleri, yer altı su seviyesi ve yer altı suyu akış
yönleri, mevcut ve planlanan meskun bölge ile diğer yapılaşmalar, deprem kuşakları ve tektonik koruma bölgeleri ile diğer
zemin hareketleri, hakim rüzgar yönü, trafik durumu dikkate alınır.
c) En yakın yerleşme alanına uzaklığı 1000 metreden az olamaz. Ancak, düzenli depolama tesislerinin çevresinde
tepe, yığın ve ağaçlandırma gibi engeller varsa il mahalli çevre kurulunun kararı ve gerektiğinde Bakanlığın uygun görüşü ile
bu mesafeden daha az olan yerlerde de ilgili belediye ve mahallin en büyük mülki amirliğince depolama tesisi kurulmasına
müsaade edilebilir.
67
Düzenli depolama tesislerinde depo tabanı teşkili ve sızıntı suyunun toplanması
Madde 38- Tıbbi atık depolama tesislerinin depo tabanı teşkili ve sızıntı suyunun toplanmasında, Tehlikeli Atıkların
Kontrolü Yönetmeliği’nin ilgili maddelerinde belirtilen esaslara uyulur.
Düzenli depolama tesislerine dolgu yapılması
Madde 39- Depolama tesislerinde tıbbi atıklar sıkıştırılmaz; depo, atıklar sıkıştırılmadan doldurulur. Dolgu işlemleri
sırasında günlük olarak atıkların üstü önce kireç, sonra da en az 30 cm. toprak ile örtülür.
Düzenli depolama tesisi üst örtüsünün teşkili
Madde 40- Depo tesisine dolgu işlemi tamamlandıktan sonra, deponun üstü kapatılarak depo gövdesine yüzeysel
su girmeyecek şekilde sızdırmaz hale getirilir. Bu amaçla;
a) Atık üstündeki ilk örtü tabakası homojen ve kohezyonsuz zeminden teşkil edilir ve tabaka kalınlığı 0.5 metre den
az olamaz,
b) Sızdırmazlık temini için mineral sızdırmazlık tabakası (kil) ile plastik geçirimsizlik tabakası birlikte kullanılır. Bu
malzemelerle eşit düzeyde geçirimsizliği sağlayacak diğer malzemeler de bu amaçla kullanılabilir. Bu tabanın geçirimlilik
katsayısı (permeabilitesi) k═1x10-9
m/s' den büyük olamaz. Mineral sızdırmazlık tabakası ile kullanılacak diğer yapay
geçirimsizlik malzemelerinin yeterli teknik kriterlere ve özelliklere haiz olduğunun ulusal ve uluslar arası standartlara (CE,
ISO; DIN,TSE ve benzeri) göre uygun olduğunun ön lisans sürecinde Bakanlığa belgelenmesi zorunludur.
c) Depo gövdesinden gaz çıkışı söz konusu ise gaz dren sistemleri yerleştirilir.
d) Depo üst yüzeyinin nihai eğimi %5’den büyük olmalıdır.
e) Sızdırmaz tabaka üzerine serilen tarım toprağının kalınlığı 1 metreden az olamaz.
Düzenli depolama tesislerinin işletilmesi ve kontrolü
Madde 41- Tıbbi atık düzenli depolama tesisi işletmecisi kişi, kurum ve kuruluşlar, her depolama tesisi için bir
işletme planı hazırlamak ve bir görevli bulundurmak zorundadır. Bu görevliler depo yerine getirilen tıbbi atıkların
kontrolünden ve depo yerinin işletilmesinden sorumludurlar. Bakanlık bu kişi veya kuruluşlardan gerektiğinde depolama
yerinin işletilmesi ve kontrolüne ilişkin bilgileri isteyebilir. Tıbbi atık düzenli depolama tesisi için hazırlanacak işletme
planında aşağıdaki hususlar yer alır;
a) Tesiste işletme planının uygulanmasından sorumlu personelin adı, soyadı, görevi, unvanı,
b) Tesisin kapasitesi,
c) Atıklara uygulanacak işlemler ve bertaraf metotları,
d) Atık taşıyan araçların park edileceği, boşaltılacağı, temizleneceği ve dezenfekte edileceği sahalar ile ilgili bilgiler,
e) Acil durum planları, ilgili sorumlu personel,
f) Tesisin çalışma saatleri.
Tıbbi atık düzenli depolama tesisinde çalışanların baret ve tabanı takviyeli ayakkabı giymesi ve depolama tesisi
çıkışında, kirlenen araç tekerleklerinin yolları kirletmemesi için tekerlekleri temizleyecek ve yıkayacak tedbirler alınması
zorunludur.
Tıbbi atık düzenli depolama tesisinde sızıntı suyu miktarı ve özellikleri tesisi işletenler tarafından, tesis çalışırken
her ay, kapandıktan sonra altı ayda bir izleme kuyularından ölçülür ve sonuçları Bakanlığa bildirilir. Ölçüm işlemleri depo yeri
kapatıldıktan sonra yirmi yıl süre ile devam eder. Kayıtlar muhafaza edilir.
Atık kabul prosedürü
Madde 42 — Düzenli depolama tesisine tıbbi atıkların kabulü sırasında aşağıdaki esaslara uyulacaktır:
a) Tesise tıbbi atıklar dışında atık kabul edilmeyecektir.
b) Depolama sahası girişinde öncelikle atıkların taşıma ile ilgili dokümanları kontrol edilecek, taşıma lisansı
olmayan araçlar ile tıbbi atık alındı belgesi/makbuzu bulunmayan taşıyıcıların atıkları tesise kabul edilmeyecektir.
68
c) Gerekli evraklarının bulunduğu tespit edilen atıkların görsel incelemesi yapılarak alındı belgesi/makbuzundaki
bilgiler ile uyumu kontrol edilecektir.
d) Kabulü uygun görülen tıbbi atıklar tartılacak; atığın miktarı, üretim yeri, getiriliş tarihi ve araç plakası gibi
bilgilerin kaydedildikten ve tıbbi atık alındı belgesi/makbuzu imzalanarak alındıktan sonra araç depolama sahasına
gönderilecek, bu bilgiler ve belgeler en az üç yıl süre ile muhafaza edilecektir.
Düzenli depolama tesislerinin kapatılması
Madde 43 - Tıbbi atık düzenli depolama tesisi işletmecisi kişi, kurum ve kuruluşlar, tesisin kapatılmasından en az
yüz seksen gün önce;
a) Tesisinin kapatılması ile ilgili fizibilite etüdünü,
b) Atıkların, sızıntı sularının yağmur sularına ve yer altı sularına ve/veya atmosfere olası karışımını kontrol eden
ölçüm izleme sistemine ilişkin planını,
c) Tesiste yer alan ünitelerin her birinin ne şekilde kapanacağı ile ilgili planını,
d) Tesisin aktif olduğu süre boyunca saha içinde bulunan atıkların envanterini,
e) Tesiste kalan atıkların, analiz, taşıma ve bertaraflarına ilişkin tüm metotların ve kapatmada kullanılacak
yöntemlerin ayrıntılı tanımı ve uygulanabilir planlarını,
f) Araç ve malzemenin temizlenmesi, topraktan alınan numuneler ve test metotlarına ilişkin raporları,
g) Atıklarla kirlenmiş malzemelerin bertaraflarına yönelik planları,
Bakanlığa sunar.
Tıbbi atık düzenli depolama tesisi işletmecisi kişi, kurum ve kuruluşlar, Bakanlıktan kapatma planı onayı almadan
ve kapatma sonrası gereken çevre koruma işlemlerini gerçekleştireceğine dair taahhütname vermeden tesisi kapatamaz.
Kapatma işleminden sonra bertaraf edenin sorumluluğu devam eder, ölçüm izlemeye ilişkin raporlarını yirmi yıl süreyle her
yıl sonunda Bakanlığa iletir.
Yerleşme yasağı
Madde 44- Tıbbi atık yakma tesisleri ile düzenli depolama tesisleri imar planlarına işlenerek yerleşim bölgesi
olmaması sağlanır. Depolama tesislerinin bulunduğu alanlar depo hizmet süresini doldurduktan sonra yirmi yıl süre ile
denetlenir ve en az elli yıl süre ile iskana açılamaz.
Bertaraf tesislerine ön lisans ve lisans alınması
Madde 45- Tıbbi atık yakma ve düzenli depolama tesisi kurmak ve işletmek isteyen kişi, kurum ve kuruluşlar
Bakanlıktan ön lisans ve lisans almak zorundadır. Bu tesisler için uygulanacak ön lisans ve lisans işlemlerinde Tehlikeli
Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’nde belirtilen esaslara uyulur.
Enfeksiyöz atıkların sterilizasyonu
Madde 46- Enfeksiyöz atıklar ile kesici-delici atıklar, sterilizasyon işlemine tabi tutularak zararsız hale
getirilebilirler. Zararsız hale getirilen atıklar, evsel atık depolama alanlarında depolanarak bertaraf edilebilirler. Sterilizasyon
sistemleri büyükşehirlerde büyükşehir belediyeleri, büyükşehir belediyesi olmayan yerlerde ise belediyeler veya bunların
yetkilerini devrettiği kişi ve kuruluşlar tarafından kurulur ve işletilir. Üniteler tarafından münferit sterilizasyon tesisleri
kurulamaz ve işletilemez.
Sterilizasyon sistemlerinin, başta mekanik güvenlik (yüksek kabin içi basınç, sıcaklığa dayanıklılık ve benzeri) ve
sterilizasyon performansı açısından uluslar arası kabul edilmiş standartlara (ISO, CE ve benzeri) uygun olduğu belgelendirilir.
Sterilizasyon tesislerinde atıkların işleme tabi tutulmadan önce, çevre ve insan sağlığına zarar vermeden güvenli
bir şekilde geçici olarak depolanabileceği, +4 °C’de soğutulan bir depo yeri bulunur. Bu deponun, 19 uncu maddenin birinci
fıkrasının (b), (c), (d), (e), (f), (g), (h) ve (j) bentlerinde belirtilen şartları taşıması zorunludur.
Sterilizasyon işlemine tabi tutulacak atıklar içinde patolojik atıklar ile başta uçucu ve yarı uçucu organik maddeler
ve civa olmak üzere kimyasal maddeler, genotoksik/sitotoksik ajanlar, radyolojik atıklar ve basınçlı kaplar bulunmaz.
69
Sterilizasyon tesislerinde atık parçalama (shredding) mekanizmasının bulunması zorunludur. Parçalama ünitesi
sterilizasyon bölümünün sonunda veya önünde yer alır. Atık parçalama ünitesinin sterilizasyon ünitesinden önce
kullanılması durumunda, işlem sonunda bu ünite de sterilizasyon işlemine tabi tutulur.
Sterilizasyon işlemi sırasında ve sonrasında hava ve su ortamında hiçbir kontaminasyon ve toksisite olmayacak
şekilde tedbir alınır, atık su ve hava arıtılarak/sterilize edilerek alıcı ortama verilir. Başta miktar, basınç, sıcaklık ve atığın
işleme maruz kalma süresi olmak üzere bütün işlem elektronik olarak kayıt altına alınır ve talep edildiği durumda bütün
bilgiler Bakanlığa gönderilir.
Belediyelerce veya yetkilerini devrettiği kuruluşlar tarafından yapılan sterilizasyon işlemi ile zararsız hale getirilen
atıklar, evsel atık depolama alanlarında depolanarak bertaraf edilebilirler.
Sterilizasyon işleminin geçerliliği
Madde 47- Sterilizasyon işlemine tabi tutulan enfeksiyöz atıkların zararsız hale getirilip getirilmediği kimyasal ve
biyolojik indikatörler kullanılarak test edilir.
Kimyasal indikatörler; enfeksiyöz atığın otoklav sterilizasyonunda kullanılır. Sterilizasyon tamamlandığında, atık ile
birlikte otoklava konulmuş kimyasal indikatör taşıyıcısında renk değişikliği saptanmalıdır.
Biyolojik indikatörler olarak; nemli yüksek sıcaklıklara hastalık yapıcı mikroorganizmalardan daha dayanıklı,
insanda hastalık yapıcı etkisi olmayan, sporlu bakteriler Bacillus stearothermophilus veya Bacillus subtilis var. niger standart
kökenleri kullanılır. Sterilizasyon etkinlik testleri için kullanılacak standart kökenler, Bacillus stearothermophilus ATCC12980
veya NCTC10007 ya da Bacillus subtilis var. niger ATCC9372 olmalıdır. Sterilizasyon işleminden çıkan atıkta potansiyel
enfeksiyöz tüm mikroorganizmaların yok edildiğini saptamak için, atıkla beraber işleme konan biyolojik indikatörün canlı
kalıp kalmadığını inceleme yönteminden yararlanılır. Sterilizasyon işleminin geçerli kabul edilmesi için Bacillus
stearothermophilus veya Bacillus subtilis bakteri sporlarında minimum 4 log10 - 6 log10 azalma sağlanması zorunludur. Bunun
kontrolü için belli sayıda Bacillus stearothermophilus veya Bacillus subtilis sporları inoküle edilmiş test stripleri veya benzeri
uygun taşıyıcı, sıcağa dayanıklı ve buhar geçirgenliği olan bir kap içinde atığın ortasına yerleştirilir ve sistem normal şartlarda
çalıştırılır. İşlemin sonunda atığın içinden test mikroorganizmaları alınır; biyolojik indikatörün üreticisi tarafından kılavuzda
tarif edilmiş olan besiyerine ekim yapılır. Bu esnada işleme konmamış en az bir biyolojik indikatör stripi de pozitif kontrol
olarak paralel kültüre alınır ve Bacillus subtilis için 30°C'de, Bacillus stearothermophilus için 55°C'de olmak üzere 48 saat
süreyle inkübasyona bırakılır. Süre sonunda sterilizasyondan çıkan biyolojik indikatörde mikrobiyal üreme olup olmadığı
kontrol edilir ve sonuçları veri kayıt sistemine ilave edilir.
Biyolojik indikatörler kullanılarak uygulanan sterilizasyon geçerlilik testleri, o gün sterilize edilen atık ile birlikte
sterilizatöre konulan biyolojik indikatörlerin incelenmesi suretiyle haftalık olarak yapılır. Sterilizasyondan çıkan sterilize
edilmiş ve evsel atık karakterizasyonu kazanmış atıklar, atık bertaraf sahasında depolanmadan önce sterilizasyon tesisinin
bulunduğu sahanın uygun bir yerinde çevreye zarar vermeyecek şekilde kapalı konteynerler içinde biyolojik indikatör testleri
sonuçlanıncaya kadar muhafaza edilir ve bekletilir. Test sonucu olumlu ise atık depolanmak üzere depolama sahasına
gönderilir. Test sonucu olumsuz ise sistem kontrol edilir ve sterilizasyon işlemi tekrarlanır.
Ayrıca, akredite olmuş bir laboratuvar tarafından altı ayda bir yapılacak testler ile, belediyeler veya yetkilerini
devrettiği kuruluşlarca yapılan sterilizasyon işleminin geçerliliği kontrol edilir. Analiz için gerekli numune, ilgili standart
prosedürlere göre, analizi yapacak laboratuvar tarafından valiliğin gözetiminde alınır ve analiz sonuçları Bakanlığa gönderilir.
Analizler ile ilgili masraflar, tesis işletmecisi tarafından karşılanır.
Sterilizasyon işleminin geçerliliğinin belgelenmesi
Madde 48- Sterilizasyon işleminin başarılı bir şekilde tamamlandığının gösterilmesi amacıyla, her sterilizasyon
yükünün verileri kayıt ve muhafaza edilir. Bu verilerin en az üç yıl süre ile muhafaza edilmesi ve talep edildiğinde yetkili
otoritelerin incelemesine açık tutulması zorunludur. Bu veriler aşağıdakileri ihtiva eder;
a) Sterilizatörün cinsi, seri numarası,
b) Uygulanan sterilizasyon türü,
70
c) Her sterilizasyon devri için sterilizasyon esnasında gerçek zamanlı (real time) olarak kaydedilmiş sıcaklık, basınç,
uygulama süresi gibi parametrik izleme değerleri,
d) Yüklenen atık miktarı,
e) Haftalık olarak yapılan biyolojik indikatör testlerinin karşılaştırmalı sonuçları,
f) Cihazın periyodik bakım-onarım sözleşmesi çerçevesinde üretici veya dağıtıcı firma tarafından yapılmış son altı
aya ait ayar kontrollerine dair belge.
Sterilizasyon tesislerine ön lisans verilmesi
Madde 49- Tıbbi atık sterilizasyon tesisi kurmak isteyen gerçek ve tüzel kişiler, kuracakları tesisle ilgili her türlü
plan, proje, rapor, teknik veri, açıklamalar ve diğer dokümanlarla birlikte Bakanlığa başvurur.
Bu başvurularda;
a) Çevresel etki değerlendirmesi olumlu belgesi veya çevresel etki değerlendirmesi gerekli değildir kararının,
b) Tesisin kanun, yönetmelik ve diğer hukuki ve teknik düzenlemelerde istenen şartları yerine getirebileceğini
gösterir fizibilite raporunun,
c) Planlanan tesise ait uygulama ölçeğinde her türlü mühendislik proje ve raporlarının,
d) EK-5’de belirtilen bilgi ve belgelerin,
bulunması zorunludur.
Bakanlık projeleri inceler, uygun gördüğü takdirde ön lisans verir. Ancak, ön lisans projeye verildiğinden, ön lisans
ile faaliyete başlanamaz ve hiçbir şekilde atık kabulü yapılamaz.
Sterilizasyon tesislerine lisans verilmesi
Madde 50- Sterilizasyon tesisi kurmak, işletmek ve kontrolünü yapmak isteyen gerçek ve tüzel kişiler Bakanlıktan
lisans almak zorundadır. Sterilizasyon tesislerine lisans verilmesi aşamasında EK-6’da verilen bilgi ve belgeler talep edilir.
Sterilizasyon tesisinde, birden fazla ünitenin olması halinde, farklı birimler için ayrı ayrı lisans alınır. Birbirini tamamlayan ve
benzer teknoloji kullanan kompleks tesis üniteleri, lisans alma açısından tek ünite sayılır.
Sterilizasyon tesisi işletmecisi Bakanlığa lisans başvurusu yaptığında işletme esnasında bu Yönetmelik esaslarına
uygun olarak çalıştığını belgelemek amacıyla Bakanlıkça belirlenecek bir süre için tesise geçici çalışma izni verilir. Tesis bu
izin süresince Bakanlığın denetimi altında faaliyet gösterir. Bu izin bir yılı geçmeyecek şekilde uygulanır. Tesisin geçici
çalışma izni süresince ön lisansta belirtilen işletme şartlarını sağlayamaması durumunda, durum düzeltilinceye kadar tesisin
faaliyeti durdurulur.
Ön lisans verilen tesisin, projesi ve şartnamesine uygun olarak yapıldığının Bakanlık koordinasyonunda
oluşturulacak komisyonca yerinde tespit edilmesi, işletme planının değerlendirilip uygunluğunun tespit edilmesi ve geçici
çalışma izni süresinde tesisin işletme koşullarını sağlayabildiğine karar verilmesi halinde Bakanlıkça tesise işletme lisansı
verilir. Bu lisans üç yıl süre ile geçerlidir, gerekli durumlarda uzatılabilir veya şartlı verilir. Lisans devredilecek ise Bakanlığa
başvurulur ve idari izinler yenilenir.
Geçici çalışma izni veya işletme lisansı almış olan sterilizasyon tesisleri işletmecileri tesisin işletme koşulları, tesisle
ilgili ölçümler ve mevzuata uygun çalıştığına ilişkin bilgi ve belgeleri içeren raporları Bakanlığın belirleyeceği periyotlarda
Bakanlığa sunmakla yükümlüdür.
Lisans iptali
Madde 51- Bakanlıkça yapılan denetimlerde, tesisin lisansa uygun olarak çalıştırılmadığının, mevzuatta istenen
şartların sağlanmadığının, tesisle ilgili ölçümlerin düzenli olarak yapılmadığının veya kaydedilmediğinin tespit edilmesi
halinde, işletmeciye, tespit edilen aksaklıkların düzeltilmesi için aksaklığın önemine ve kaynağına göre bir ay ile bir yıl
arasında süre verilir. Bu süre sonunda yapılan kontrollerde aksaklığın devam ettiği tespit edilirse tesisin faaliyeti geçici
71 olarak durdurulur. Faaliyeti geçici süre ile durdurulan tesisin süre sonunda yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde
lisansı iptal edilir. Lisansı iptal edilen tesis lisans alabilmek için 50 nci maddeye göre yeniden Bakanlığa başvurur. Lisans
süreci tamamlanana kadar tesis çalışmaz.
Eğitim
Madde 52- Tıbbi atıkların ünite içinde toplanması, taşınması, geçici atık deposuna taşınması ile geçici atık deposu
veya konteynerlerin işletilmesinden sorumlu ünite personeli ile bu atıkların geçici atık depolarından alınarak bertaraf
sahasına taşınmasından sorumlu belediye personeli, bu işlerin hizmet alımı yoluyla yapılması durumunda ise özel temizlik ve
taşıma firmalarının ve personellerinin, tıbbi atıkların toplanması, taşınması, geçici depolanması ve bertaraf sahasına
taşınması aşamalarında uyulacak kurallar ve dikkat edilmesi gereken hususlar, bu atıkların yarattığı sağlık riskleri ve neden
olabilecekleri yaralanma ve hastalıklar ile bir kaza veya yaralanma anında alınacak tedbirleri içeren bir eğitim programına
periyodik olarak tabi tutulması ve bu eğitimin alındığının belgelenmesi zorunludur. Toplama ve taşıma işlemlerinin hizmet
alımı yoluyla yapılması durumlarında, çalışacak personelin bu eğitimi alması ve bunun belgelenmesi gerektiği ilgili ihale
şartnamelerinde belirtilir.
Eğitim ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça belirlenir.
Denetleme
Madde 53- Bu Yönetmelik kapsamına giren bütün faaliyetlerin, bu Yönetmelik ve diğer çevre mevzuatına uygun
olarak yapılıp yapılmadığını denetleme yetkisi Bakanlığa aittir.
Düzenleme yetkisi
Madde 54- Bakanlık bu Yönetmeliğin uygulanmasını sağlamak üzere her türlü alt düzenlemeyi yapmaya yetkilidir.
Yönetmeliğe aykırılık hali
Madde 55- Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında 2872 sayılı Çevre Kanununun 15 ve 16 ncı
maddelerinde belirtilen merciler tarafından gerekli işlemler yapılır ve aynı Kanunun 20, 21, 22 ve 24 üncü maddelerinde
belirtilen cezalar verilir.
Yürürlükten kaldırılan mevzuat
Madde 56- 20/5/1993 tarihli ve 21586 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği
yürürlükten kaldırılmıştır.
Geçici Madde 1- Bu Yönetmeliğin yayımı tarihinde belediyeler tarafından işletilmekte olan mevcut tıbbi atık
yakma tesisleri, işletmeye alındıkları tarihte geçerli olan işletme şartlarına göre faaliyetlerini sürdürürler. Ancak bu tesisler,
en geç beş yıl içinde 34 üncü maddede belirtilen şartları sağlayacak şekilde gerekli tedbirleri alırlar.
Geçici Madde 2- Üniteler, 10 uncu maddede öngörülen Ünite İçi Atık Yönetim Planı’nı, bu Yönetmeliğin yayımı
tarihini takip eden altı ay içinde hazırlamak ve uygulamaya geçirmek zorundadır.
Geçici Madde 3- Büyükşehirlerde büyükşehir belediyeleri, büyükşehir belediyesi olmayan yerlerde ise belediyeler,
32 nci maddede belirtilen Tıbbi Atık Yönetim Planı’nı, bu Yönetmeliğin yayımı tarihini takip eden altı ay içinde hazırlamak,
uygulamaya geçirmek ve bu planın bir örneğini valiliğe göndermek zorundadırlar.
Geçici Madde 4- Bu Yönetmeliğin yayımı tarihinde geçici atık deposu olarak konteyner kullanmakta olan en az 20
yataklı üniteler, bu Yönetmeliğin yayımı tarihini takip eden bir yıl içinde 18 inci madde hükmü gereğince geçici atık
depolarını inşa etmekle yükümlüdürler.
Geçici Madde 5- 20’den az yatağa sahip olan üniteler, bu Yönetmeliğin yayımı tarihini takip eden altı ay içinde 21
inci madde hükmü gereğince geçici atık deposu olarak konteyner sistemlerini veya istedikleri takdirde geçici atık depolarını
kurmak zorundadırlar.
Geçici Madde 6- Tıbbi atık taşıma araçları için, bu Yönetmeliğin yayımı tarihini takip eden altı ay içinde tıbbi atık
taşıma lisansı alınması zorunludur.
72
Yürürlük
Madde 57- Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
Madde 58- Bu Yönetmelik hükümlerini Çevre ve Orman Bakanı yürütür.
EK-1
FAALİYETLERİ SONUCU ATIK OLUŞUMUNA NEDEN OLAN
SAĞLIK KURULUŞLARI
a) Büyük Miktarda Atık Üreten Sağlık Kuruluşları
1) Üniversite hastaneleri ve klinikleri,
2) Genel maksatlı hastaneler ve klinikleri,
3) Doğum hastaneleri ve klinikleri,
4) Askeri hastaneler ve klinikleri.
b) Orta Miktarda Atık Üreten Sağlık Kuruluşları
1) Sağlık merkezleri, tıp merkezleri, dispanserler,
2) Ayakta tedavi merkezleri,
3) Morglar ve otopsi merkezleri,
4) Hayvanlar üzerinde araştırma ve deneyler yapan kuruluşlar,
5) Bakımevleri ve huzurevleri,
6) Tıbbi ve biyomedikal laboratuarlar,
7) Hayvan hastaneleri,
8) Kan bankaları ve transfüzyon merkezleri,
9) Acil yardım ve ilk yardım merkezleri,
10) Diyaliz merkezleri,
11) Rehabilitasyon merkezleri,
12) Biyoteknoloji laboratuvarları ve enstitüleri,
13) Tıbbi araştırma merkezleri.
73
c) Küçük Miktarda Atık Üreten Sağlık Kuruluşları
1) Sağlık hizmeti verilen diğer üniteler (doktor muayenehaneleri, diş ve ağız sağlığı muayenehaneleri ve benzerleri),
2) Veteriner muayenehaneleri,
3) Akapunktur merkezleri,
4) Fizik tedavi merkezleri,
5) Evde yapılan tedavi ve hemşire hizmetleri,
6) Güzellik, kulak delme ve dövme merkezleri,
7) Eczaneler,
8) Ambulans hizmetleri,
9) Hayvanat bahçeleri.
74
EK-2
SAĞLIK KURULUŞLARINDAN KAYNAKLANAN ATIKLARIN SINIFLANDIRILMASI
EVSEL NİTELİKLİ ATIKLAR
(20 03* ve 15 01*)
TIBBİ ATIKLAR
(18 01* ve 18 02*)
TEHLİKELİ ATIKLAR RADYOAKTİF
ATIKLAR
A: Genel Atıklar
20 03 01*
B:Ambalaj Atıkları
15 01 01*,15 01 02*
15 01 04*,15 01 05*,
15 01 06*,15 01 07*,
C: Enfeksiyöz Atıklar
18 01 03* ve 18 02 02*
D: Patolojik Atıklar
18 01 02*
E: Kesici Delici Atıklar
18 01 01* ve 18 02 01*
F: Tehlikeli Atıklar
18 01 06*, 18 01 08*,
18 01 10*, 18 02 05*,
18 02 07*
G: Radyoaktif
Atıklar
Sağlıklı insanların
bulunduğu
kısımlar, hasta
olmayanların
muayene edildiği
bölümler, ilk
yardım alanları,
idari birimler,
temizlik hizmetleri,
mutfaklar, ambar
ve atölyelerden
gelen atıklar:
B, C, D, E, F ve G
gruplarında
anılanlar hariç,
tıbbi
merkezlerden
kaynaklanan tüm
atıklar.
Tüm idari birimler,
mutfak, ambar,
atölye v.s den
kaynaklanan tekrar
kullanılabilir, geri
kazanılabilir atıklar:
- kağıt
- karton
- mukavva
- plastik
- cam
- metal v.b.
Enfeksiyöz ajanların yayılımını
önlemek için taşınması ve
imhası özel uygulama gerektiren
atıklar:
Başlıca kaynakları;
I. Mikrobiyolojik laboratuvar atıkları
- Kültür ve stoklar
- İnfeksiyöz vücut sıvıları
- Serolojik atıklar
- Diğer kontamine laboratuvar atıkları (lam-lamel, pipet, petri v.b)
II. Kan kan ürünleri ve bunlarla kontamine olmuş nesneler
III. Kullanılmış ameliyat giysileri (kumaş, önlük ve eldiven v.b)
IV. Diyaliz atıkları (atık su ve ekipmanlar)
V. Karantina atıkları
Anatomik atık dokular,
organ ve vücut parçaları
ile ameliyat, otopsi v.b.
tıbbi müdahale
esnasında ortaya çıkan
vücut sıvıları:
- Ameliyathaneler, morg, otopsi, adli tıp gibi yerlerden kaynaklanan vücut parçaları, organik parçalar, plasenta, kesik uzuvlar v.b (insani patolojik atıklar)
- Biyolojik deneylerde kullanılan kobay leşleri
Batma, delme sıyrık ve
yaralanmalara neden
olabilecek atıklar:
- enjektör iğnesi,
- iğne içeren diğer kesiciler
- bistüri
- lam-lamel
- cam pastör pipeti
- kırılmış diğer cam v.b
Fiziksel veya
kimyasal
özelliklerinden
dolayı ya da yasal
nedenler dolayısı
ile özel işleme tabi
olacak atıklar
- Tehlikeli kimyasallar
- Sitotoksik ve sitostatik ilaçlar
- Amalgam atıkları
- Genotoksik ve sitotoksik atıklar
- Farmasötik atıklar
- Ağır metal içeren atıklar
- Basınçlı kaplar
Türkiye Atom
Enerjisi
Kurumu
mevzuatı
hükümlerine
göre toplanıp
uzaklaştırılır.
75
VI. Bakteri ve virüs içeren hava filtreleri,
VII. Enfekte deney hayvanı leşleri, organ parçaları, kanı ve bunlarla temas eden tüm nesneler
*Avrupa Birliği Avrupa Atık Katalogu Kod Numaraları
76
EK-3
ULUSLAR ARASI BİYOTEHLİKE AMBLEMİ
TIBBİ ATIK KAPLARI, TAŞIMA ARAÇLARI, GEÇİCİ DEPOLAMA BİRİMLERİ VE DİĞER İLGİLİ MALZEME VE ARAÇTA
BULUNMASI GEREKEN AMBLEM ÖRNEĞİ
77
EK-4
TIBBİ ATIKLARIN TAŞINMASI AMACIYLA
VALİLİKLERE YAPILACAK LİSANS BAŞVURULARINDA İSTENECEK
BİLGİ VE BELGELER
a) Araç lisansı için valiliklere yapılacak başvurularda aşağıdaki bilgi ve belgeler bulundurulacaktır.
1) Aracın ait olduğu kurum/kuruluşun adı, adresi ve telefon numarası,
2) Aracın tipi,
3) Plaka numarası ve şasi numarası,
4) Araç sahibinin adı, iş adresi ve telefon numarası,
5) Taşınacak atıkların fiziksel ve kimyasal özelliği, kaza anında insan ve çevre sağlığına olabilecek olumsuz etkilerin
en aza indirilmesi için alınacak tedbirler,
6) Olabilecek kazalara karşı ilk müdahale ve ilk yardımda kullanılacak malzemeler,
7) Her bir aracın bu Yönetmeliğin 28 inci maddesinde belirtilen teknik özelliklere sahip olduğunu gösteren teknik
rapor
8) Her bir araç için Türk Standartları Enstitüsü tarafından 22/10/1976 tarihli ve 15742 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan Tehlikeli Maddelerin Karayollarında Taşınması Hakkında Yönetmelik çerçevesinde atığın bulunduğu tehlike
grubuna göre aracın sahip olması gereken donanımlara ve özelliklerine sahip olduğunu gösterir Uygunluk Belgesi.
b) Aracın bağlı olduğu kurum/kuruluşun lisanslandırılması için valiliklere yapılacak başvurularda aşağıdaki bilgi ve
belgeler bulundurulacaktır.
1) Kurum/kuruluşun adı, adresi, telefon numarası,
2) Sahibinin / sahiplerinin adı, adresi, telefon numarası,
3) Araç sayısı,
4) Lisans alacak araçların plakaları,
5) Yetkilendirilmiş kurum/kuruluşlardan alınan tehlikeli madde taşıyan araç sürücüleri için verilen sürücü eğitim
sertifikası,
6) Taşınacak atıkların, Tehlikeli Maddelerin Karayolu ile Taşınması Hakkında Yönetmeliğe göre tehlikeli grup
numarası.
78
EK-5
STERLİZASYON TESİSLERİNE ÖN LİSANS ALINMASI İÇİN
YAPILACAK BAŞVURULARDA BULUNMASI GEREKLİ
BİLGİ VE DOKÜMANLAR
a) BAŞVURU DİLEKÇESİ
b) TESİS HAKKINDA GENEL BİLGİLER
1) Tesisin Adı :
2) Adresi (Mah., Cad, Sok, Numara, İlçe, İl) :
3) Telefonu :
4) Faksı :
5) Elektronik posta adresi :
6)İşyeri Vergi Kimlik No :
7) Tesis sahibinin / ortaklarının
Adı, Soyadı :
Adresi (Mah, Cad, Sok, Numara, İlçe, İl) :
Telefonu :
Faksı :
Elektronik posta adresi :
8) Tesis işletmecisinin
Adı, Soyadı :
Adresi (Mah, Cad, Sok, Numara, İlçe, İl) :
Telefonu :
Faksı :
Elektronik posta adresi :
9) Başvuru raporunu hazırlayan kişi/kuruluşun
Adı, Soyadı (veya unvanı) :
Adresi (Mah, Cad, Sok, Numara, İlçe, İl) :
Telefonu :
79
Faksı :
Elektronik posta adresi :
10) Diğer Bilgiler
Tesisin işletmeye açılma muhtemel tarihi :
Tesiste çalışacak personelin sayısı ve görevleri :
Tesisin çalışma saatleri (günlük, aylık, yıllık) :
Ekipman listesi :
Sosyal tesisler (yemekhane, yatakhane, soyunma odası, tuvalet, lavabo, banyo-duş, revir ve benzeri) :
c) FAALİYETE İLİŞKİN BİLGİLER
1) Kurulması istenen tesisin insan, hayvan, toprak, bitki, su, hava, iklim, bitki örtüsü ve kültür yapısına temel etkileri
verilecektir.
2) Tesisin Yüzölçümü
Kapalı alan : ............................ m²,
Açık alan : ............................ m²,
Toplam : .............................m².
3) Tesisin Kapasitesi
Kurulu Kapasite : ............................kg/saat, kg/gün, ton/yıl,
Fiili Kapasite : ............................kg/saat, kg/gün, ton/yıl.
4) Sterilizatörün, mekanik güvenlik (yüksek kabin içi basınç, sıcaklığa dayanıklılık ve benzeri.) ve sterilizasyon performansı
açısından uluslar arası kabul edilmiş standartlara (ISO, CE ve benzeri) uygunluğu.
5) Proses akım şeması ve teknolojisi.
Tıbbi atığın kabulünden başlayarak, her bir ünitede uygulanacak işlemlerin ayrıntılı açıklaması, gerekli şema, formül ve
şekiller.
6) Sterilizasyon verimi.
7) Tıbbi atığın temin edileceği yerler
8) Tesiste kullanılacak kimyasal maddelerin isimleri, miktarı (ton/yıl) ve depolama şekilleri
9) Tıbbi atığın işleme alınmadan önce bekletileceği konteynerlerin/depoların özellikleri
10) Sterilizasyon işleminden çıkacak tıbbi atıkların bileşimi ve nasıl bertaraf edilecekleri.
80
d) ÇEVRESEL TEDBİRLER
(16/12/2003 tarihli ve 25318 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’ne tabi olmayan
tesisler bu bilgileri temin edecektir.)
1) Su Kirliliği;
Tesiste kullanım suyu ve proses suyunun nereden temin edileceği ve su tüketim miktarı
Kuyu suyu,
Şebeke suyu,
Diğer.
Proses suyunda bulunabilecek kirleticiler ve alınacak önlemler,
Kullanım suyu ve proses suyunun deşarj yerleri,
Yağmur suyunun toplanmasına ilişkin alınan önlemler.
2) Hava Kirliliği;
Tesiste kullanılacak yakıt türleri ve miktarları,
Tesiste hava kirliliğine neden olabilecek ünitelerin isimleri, kapasiteleri ve her bir ünitenin baca sayısı,
Toz kaynakları ve alınacak önlemler.
3) Gürültü Kirliliği;
Gürültü kaynakları,
Alınacak önlemler.
4) Toprak Kirliliği;
Toprak kirliliğini önlemek amacıyla alınacak tedbirler.
5) Koku Kirliliği;
Koku kirliliğini önlemek amacıyla alınacak tedbirler.
6) Tesiste Alınan Güvenlik Önlemleri;
Yangın,
İşçi Güvenliği,
İlk yardım,
Diğer.
Başvuru Sahibi
Tarih, İsim, İmza
81
Not: Müracaat dosyasında bulunan tüm evraklar imzalı ve kaşeli olacaktır.
EK-6
STERİLİZASYON TESİSLERİNE LİSANS VERİLMESİNDE İSTENECEK
82
BİLGİ VE BELGELER
a) Ön Lisans Belgesi,
b) Tesisin, projesi ve şartnamesine uygun olarak yapıldığını gösterir rapor,
c) Tıbbi atığın temin edildiği sağlık kuruluşları, bunların adresleri, telefon ve faks numaraları ve sorumlu kişiler,
d) Emisyon İzin Belgesi, Deşarj İzin Belgesi,
e) Tesise tıbbi atık getiren araçların taşıma lisansı belgelerinin örnekleri,
f) Tesisten kaynaklanan proses atıklarının türleri, nitelikleri (tehlikeli, tehlikesiz, inert), miktarları ve bu atıkların ne şekilde
bertaraf edildikleri,
g) Diğer Belgeler;
1) GSM Ruhsatı,
2) Vergi Dairesi ve Numarası,
3) İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı,
4) Ticaret Sicil Gazetesi Örneği,
5) İmza Sirküleri,
6) Kapasite Raporu,
7) Sanayi Sicil Belgesi,
8) İşletme Belgesi (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından alınmış).
Başvuru Sahibi
Tarih, İsim, İmza
Not: Müracaat dosyasında bulunan tüm evraklar imzalı ve kaşeli olacaktır.
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
KAYNAKÇA
PEHLİVANLIİ Erol. Özler, Ali. Dünya Sağlık Örgütü Sağlığın Tanımı, Çevre Dergisi (S.Ü. Eğitim Fak. Kimya Ana Bilim Dalı) Konya, Çevre Dergisi
Amerikan Toplum Ağız Diş Sağlığı Kurulu. The American Board of Dental Public Health
Langan D. C.. Fan P.L.Hoos A.A. The use of mercury in dentistry Jada 115,867-880 (1987)
Consumer Reports, ‘’The mercury scare’’, 53 (1)150-152 (1986)
Greener E.h. Amalgam yesterday, today and tomorrow oper’’ Dent, 4,24-35(1979)
Holland R.I, Jorgensen R.B. Ekstrand J., ‘’Strengtand creep of dental amalgam’’, 3 Prost Dent 54 (2). 189 (1985)
Hunt P.R., Amalgam vs composite, Jada 107, 384-386(1993)
Jone D.W.Sutow E.J., Surveof mercury/apour in dental officiein Atlantic Canada’’, J. Canad Dent Assn6, 378 (1983)
Çolak Ş.. ’’Amalgam Dünü ve Bugünü’’., A.Ü. Dişhekimliği Fakültesi Der., 16 (3). 533-538(1989)
Vimy J.M. Lorssch cider F.L. Intra-oralair mercury relasedfi’Om dental Amalgam’’. İ.Dent. Res., 65(12).1415-1419(1986)
Vimy J.M. Lutf a.j. Lorssch eider F.L., ‘’Estimation of body burden from dental amalgam’’, J. Dnet Res., 65(12). 1415-1419 (1986)
Okabe T., Ferracane J., Coper C. ‘’Dissulotion of mercury from amalgam into saline solution’’!. Dem. Res., 66(1), 33-37 (1987).
Mackeri S.R.’’Faktors affectingestimation of dental amalgam mecrury exposure’’, J.Dent Res., 66(12), 1775-1780 (1987)
https://www.ekoloji.com.tr/resimler/8-6.pdf
Bild der Wissenschaft., 13(13 April-1992)
http://dent.ege.edu.tr/yayinlarimiz/bitirme_tezleri/pdf/779.pdf
Ulukapı H.,/Ulukapı I., Amalgam Toksikolojisi, 1991 8 (87)
Saxe SR, Wekstein MW,Kryscio RJ, Henry RG, Cornett CR, Snowdon DA, Grant FT, Schmitt fa, Donegan SJ, Wekstein DR, Ehmann WD. Alzheimer’s disease, dental amalgam and mercury. J Am Dent Assoc 1999 130(2):191-19
http://edergi.sdu.edu.tr/index.php/sdutfd/article/viewFile/1206/1330
96
Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi Dergisi 2007:14(3)52-61
http://dogalhayat.com.tr/amalgam-dolgu-ve-civa-tehlikesi/
Doğal Hayat Polikliniği internet sitesi amalgam dolguları hakkındaki yayınlar
Erdilek N., Leblebicioğlu E.A., Amalgam Dolguların kondansasyon ve söküm işlemleri sırasında ortama geçen civa miktarları Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi, Uzun süreli Oranda Civa Alımında, Dental Personelde Görülebilecek Semptomlar
http://saglik.bugun.com.tr/saglikta-amalgam-devrimi-haberi/174332
Bugün 03.11.2011 Tarihli Gazetesi
http://www.hurriyet.com.tr/yasasinhayat/13271044.asp
22 Aralık 2009 tarihinde Hürriyet Gazetesi
http://www.saniterforum.com/showthread.php?p=2270&langid=1
18.05.2011 Saniter Bilimsel Platform internet sitesinde yayınlanan haberde Ağır Metal Tehlikesi ile ilgili Avrupa Parlamentosundan Raporu
Doğal Hayat Hastalarından Gelen Mektuplar
http://dogalhayat.com.tr/amalgam-dolgu-ve-civa-tehlikesi/hastalarimizin-amalgam/
Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği
http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=7.5.9145&sourceXmlSearch=&MevzuatIliski=0